Tarih: 06.10.2015 16:32

Kahramanmaraş Dosyası 59

Facebook Twitter Linked-in

Kamu Kurumları binalarının, kentin sosyal ihtiyacını karşılayacak sosyal tesislerin ve halkın temel ihtiyacı olan yapıların konuşlandırılacağı yerleri belirlemek yerel yönetimlerin en önemli işlerinden biridir. Bunlar yerli yerince yapıldığı zaman hem kentin gereksinimleri ve ihtiyaçları karşılanmış hem de çarpık yapılaşma önlenmiş olacaktır. Kent idaresinde söz sahibi olanların bu işleri zamanında yapmasının bir önemli faydası daha olacaktır ki;  bazı merdivenaltı denilebilecek faaliyetlerin de peşinen önleri alınmış olacak, hem de onlara gerek kalmayacaktır. Bu işler hem yapılmayacak, hem yapanlara bir takım hesaplarla göz yumulacak, sonra da devletin güçleri bu faaliyeti yapanlarla mücadele edecek, şimdi bu olacak iş mi? Bu durumda enerjinizi boşa harcamış olursunuz, kentinize ve halkınıza yazık etmiş olursunuz. Bu iş ve işlemler asla ihmale gelmez.

07.07.2014 tarihinde "YORUM GAZETESİ "'nde ilimizin sosyal ihtiyaçları ile ilgili bir yazı yazmıştım; O yazıda, halen atıl duran, eski ismiyle SSK, sonraki ismiyle YENİŞEHİR DEVLET HASTANESİ binası idare bölümünün halkımızın yararlanabileceği şekilde tahsis edilmesinden söz ederek;

"Her toplumun kendini temsil eden bir yaşam şekli vardır, olmalıdır da. Yaban elleri değemediği sürece, toplumların yaşamı,  daha çok inançlarına göre şekillene gelmiştir. Müslüman oldukları halde modernleşmek adına Batı'nın yaşam şeklini tercih edenler, Peygamber Efendimizin; "Kim bir kavme benzerse o onlardandır." buyurdukları hadis-i şeriflerini atlamış olmaktadırlar.

İnanç ve ibadet bakımından diğer toplumlardan farklı olan Müslümanları, Peygamber Efendimiz, sosyal yaşam bakımından da kendilerinden olmayanları takip etmekten men etmişlerdir. Ayrıca Peygamberimiz bu hadisleriyle Müslümanları diğer toplumlara lider yani öncü bir toplum olmaya da yönlendirmişlerdir. Bu açıkça şu demektir; Müslüman kişi veya toplum, asla başkalarının arkasında takipçi olamayacağı gibi diğer toplumlara öncülük yapmak zorundadır da. Bu hadiste hem çok ciddi bir incelik hem de stratejik bir espri vardır. Bu misyon, asla basite indirgenecek bir durum değildir. Müslümanlar eğer bunu başarmak için çalışmıyorlarsa, bir defa vebal yani büyük bir sorumluluk altındadırlar. Bu ağır yükten kurtulmak için hiç vakit geçirmeden, kendilerine verilen evrensel görevin başına geçmek üzere derhal çalışmalara başlamalıdırlar. Buna da güçleri yetmeyecekse, hiç değilse bu sorumluluğu içlerinde taşımalıdırlar!

Evrensel ve her çağın dini olan İslam'ı kabile dini haline getirmeye, Müslüman toplumu da kabile topluluğu yapmaya hiç kimsenin hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Ancak ne var ki; küçük gruplara iyilik yaptığını zanneden bir kısım Müslümanlar, yaptıkları ile insanlık âlemine, daha beteri İslam'a çok fena halde kötülük yapmış olmaktadırlar.

Bilinçli ve kasıtlı politikalarla dehlizlere, kapı- pencereleri dışa kapalı küçük mekânlara çekilen parçalanmış grupları kontrol etmenin ve yönlendirmenin zor olmadığını anlayan egemen güçler, genel sosyal hayattan insanları soyutlayarak, sistemli bir şekilde zafere ulaşmanın yolunu keşfetmişlerdir. Sundukları bir takım projelerle yönetmek ve emeğinden fikirlerine kadar her alanda sömürmek istedikleri toplumları, kendi değerlerinden uzaklaştırarak kontrol altında tutmaya sürekli gayret etmişler, etmeye de devam etmektedirler.

Şimdilerin moda tabiri farkındalıkla bunları görmek ve anlamak Müslümanlar için zorunlu hâle gelmiştir. Medeniyette dünya lideri olmak ya da medeniyeti, toplumuna üst seviyede yaşatmak, yaşanan hayatın her alanına, insanların ihtiyacı olan hizmetleri götürmek ve verimini kontrol etmekle mümkün olacaktır. Maddi ve manevi kelimeleriyle ayrıma tabi tutulan hayatın, sadece maddi yönüne odaklanıp manevi denilen yönünü yani sosyal hayatı ihmal etmek tümüyle hayatı felç edecektir.

Kabul görür görmez, biz, görebildiklerimizi ve çözüm olabilecek önerileri sorumluluk bilinci çerçevesinde ifade etmek durumundayız. Örnekleyecek olursak; ilimiz Karacaoğlan Halk Kütüphanesi'nde müdürlük yaptığım kısa süre içerisinde, halk kütüphanesinin resmi mesai saatlerine bağlı çalışma sistemiyle halka kapatıldığını gördük ama prosedür gereği çözüm getiremedik. Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığım sırada, Necip Fazıl Kültür merkezinin Belediyeye devredilmesinin akabinde, Namık Kemal Mahallesindeki kütüphane ile birlikte o zamanki sayı itibariyle her iki kütüphaneyi de halkın yararlanabileceği hâle getirdik. Demir masa ve sandalyeleri ahşaplarıyla değiştirdik, kitap sayısını artırdık,  hafta sonu tatillerini kaldırarak sabah saat 08.00'den gece saat 23.00'e kadar açık tutmak suretiyle hizmete sunduk. Sonra baktık, bir kafeteryaya ihtiyaç olduğunu gördük. Kütüphaneye gelenlerin dinlenip bir şeyler yiyip içmesi gerektiği düşüncesiyle bir de kafeterya yaptırdık. Bunların yanı sıra ebru, resim, takı-tasarım, kilim-aba dokuma, musikinin hemen bütün dalları ile enstrüman kurslarını başlattık. Bunları, sosyal hayatta oluşan boşlukları doldurmak için yaptık. Unutmamak gerekir ki fizik asla boşluk kabul etmez. Bu düşünceyle gerçekleştirdiğimiz projelerden bunlar sadece bir kısmı, tamamını saymaya gerek yok.

Bunları şunun için yazıyorum;

Toplumun ruhunu diri tutacak olan, milleti millet yapan kültür ve sosyal hayata gereken önem verilmediği zaman, nelerin olabileceğini çevremizde yaşananlardan anlıyor olmamız gerekir. Ancak aradan geçen zaman içerisinde bir kıpırtı görmedik.

Sözü biraz da şuraya getirmek istiyorum; başta kentin, bir daha değişmeyecek projelere ihtiyacı vardır. Ancak acilen yapılması gerekenler de vardır. Kent merkezinde insanların oturup dinleneceği, her türlü konuyu konuşup tartışmak için arkadaşları ile buluşacağı bir yerin olmadığını bir yakınma olarak çok kişiden dinledim. Şelale Park denilen yerin bu ihtiyaca göre dizayn edilmesini o zaman söylememize rağmen dinletemedik. Para her şey değildir ama ne yazık ki o hâle gelmiştir. Üstelik insanların yeni çevreler ve arkadaşlar edinmeye, ülkenin de entelektüel insanlara ihtiyacı vardır. O halde bu ihtiyaç nasıl karşılanacaktır?

Yenişehir Hastanesinin Şehir Hastanesine taşınmasıyla şehir merkezinde bu hizmet için bir imkân doğmuştur. Söz konusu hastanesinin idare binası bu ihtiyacı şimdilik karşılayacak durumdadır. Bunu epeyce zamandır dillendirmek istememe rağmen yetkililer görürler diye bekledim. Birkaç arkadaşıma da söyledim. Ancak orasının Fizik Tedavi Merkezi olacağı ilanını görünce bunu yazmak durumunda kaldım. Daha önce hastane olarak kullanılan bina, fizik tedavi merkezi olarak ihtiyacı karşılayacak durumdadır. İdare binasının ise herkesin yararlanabileceği bir sosyal tesis olarak hizmete sunulması isabetli olacaktır kanaatindeyim. Üst katı kütüphane, giriş katı da halkımızın sosyal ihtiyaçlarının karşılanabileceği, kent insanlarının bir araya gelip sohbet edebileceği, ülke meselelerini konuşabilecekleri bir mekân şekilde düzenlenebilir. Bizim halkımız Trabzon Caddesi dışındaki yerleri merkez olarak görmemektedir. Merkezde de böyle başka bir yer yoktur. Bu da bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı görmek için merkezdeki sokakların hâlini görmek gerekir.

Sosyal hayatın, kendi öz değerlerimiz ve kültürümüz dikkate alınarak güçlendirilmesi için gerekenlerin bir an önce yapılmamasındaki zorunluluğun bizi getirdiği durumu görmekteyiz. Bunu görerek biz, toplumumuz adına bir talepte bulunuyoruz.

Sosyal hayatın olgunlaşması nispetinde toplumun medeniyeti de yükselecektir. İnsanın toplum içindeki yaşama biçimi olan sosyal yaşam standardını yükseltmek ve iyi bir dünya kurmak yönetimlerin ve bilge kişilerin başta gelen işleri olmalıdır. Bu bir sorumluluktur.

Betonlaşmak medeniyet değildir!" diye yazmışım.

 Bu yazıyı yazdığım zamanın üzerinden bir yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen bugüne kadar olumlu ya da olumsuz herhangi bir tepki görmedim, duymadım. Şimdilerde o binaların satılacağı söylenmektedir. Şehir merkezinde böyle bir faaliyetin yürütülebileceği müsait başka bir yer de hâlihazırda yoktur. Bu bir fırsattır, fırsatlar değerlendirilmediğinde uçup gidecektir.

Şu anda kent merkezinde Öğretmenevi 'nde başka böyle bir sosyal yapı yoktur, orası da ihtiyacı karşılayamamaktadır. Her şey para demek değildir. Bu kadar kamu binasına ihtiyaç varken o binanın neden satılacağını da anlayabilmiş değilim. Bunu yöneticilerin, yönetime müdahil olanların görmeleri ve anlamaları zorunludur; bu şehrin bu binaya ve merkez bir yerde sosyal tesis binasına şiddetle ihtiyacı vardır. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —