İnsan çok değerli ve şerefli bir varlıktır. Her şeyin merkezinde, en güzel surette yaratılıp aynı zamanda çok yüksek kabiliyetler, duygular ve bu duyguları kullanıp geliştirme istidadıyla da donatılmıştır.
Ahlaki hükümlerde aslolan ölçülü,dengeli olmaktır. Buna itidal denir.
Fazilet ifrat ile tefrit arsındaki itidalden ibarettir. " İşlerin hayırlısı
orta olanıdır." Sözü de bu anlama gelir. Korkaklık tefrid, saldırganlık
ifrattır. Her ikisi de ahlaka uygun değildir. Fazilet ise ikisi arası bir davranış olan kahramanlıktır. Savunma
duygularını, yeterli, yerinde, ölçülü ve dengeli kullananlar kahramandırlar.
Denge yukarı doğru bozulursa saldırganlık (tehevvür), aşağı doğru bozulursa
korkaklık (cebanet) olur. Korkaklığın
yasaklanmasındaki sır ve hikmet ise insanın şeref, haysiyet, hak ve değerlerini
korumak, keza hak ve hukuka saygılı olmayı
sağlamaktır. Gerek ferdi gerekse toplumsal bakımdan kahramanlık ne kadar
faydalı ise korkaklık ve saldırganlık da o kadar zararlıdır.
İnsan iki uç nokta olan ifrad
ve tefridden uzak kaldığı nispette itidal üzere bulunur. Aslında uç noktalar
kaygan ve hareketlidir. Sabit
olmadığından orta noktadan ne kadar öteye doğru kaydırılırsa o kadar uzağa gider. Onun için kötülükte ve aşırılıkta
sınır yoktur. Tam orta nokta ise o kadar ince bir yerdir ki ekseriya bu
noktanın bulunması ve üzerinde devamlı kalınması oldukça zordur. Kıldan ince olan bu yoldan
Peygamberimiz (S.A.V.) in "istikamet üzere ol" Hud 112. ayeti beni ihtiyarlattı
buyurması da bunu gösterir. O yüzden Hadis-i Şerifte: "dosdoğru olunuz, buna
takat yetiremezseniz, doğruya yakın hareket ediniz" denilmiştir. Her gün okuduğumuz Fatiha suresinde de bizi dosdoğru
yolda "istikamet üzere bulundurmasını Allah (C.C.) dan istiyoruz. Mutlak kemal
de sürkli olarak bu çizgi üzerinde bulunmak ve öyle yol almaktır.
"İnsan-ı Kâmil" dediğimiz
olgun ve erdemli zatlar genellikle bu yolda yürürler. Bu özellikleriyle de
diğer insanlara örnek olurlar. Başkaları onlara bakarak yerini ve yönünü tayin
eder. Yaşayan ve gözle görülen bu cisimleşmiş numuneler olmasa halk için "dosdoğru yol" u tesbit etmek hemen hemen
mümkün olmaz. Onun için ahlakta kuru nazariyatlarla yetinmeyip yaşamanın esas
alınması ve örneklere itibar edilmesi dini ahlakın hususiyeti olmuştur.
İslam da korkaklık ve
saldırganlık gibi kötü huylar ruha sonradan bulaşan kir ve pislik olarak kabul
edilip yasaklanmış, fıtraten temiz olan insanları bu kirlerden arındırmak ve itidal (orta yol) e çekmek ise tavsiye ve
teşvik edilip gerekli görülmüştür.
Korkak kimse gayretsiz olur,
şahısları ve çevreleriyle ilgili korunması gereken değerleri koruyamayıp
zillete ve zulmete boyun eğerek kendilerine zarar verirler. Gazaplı kimseler
ise hem kendilerine hem de başkalarına
zarar verirler. Gazap aklı giderip insanı kötülüklerin sonuna kadar götürür.
Hadîs-i Şerifte : "Gazap imanı bozar" buyurdu.
Yiğitlik, yüreklilik, şecaat
anlamında kullanılan bir ahlak terimi olan "Kahramanlık" Kur"an-ı Kerim"de
öğülmüş, Fetih Suresi 29 ve Al-i İmran Suresi 173. ayetlerde Ashab-ı Kiramın
üstün meziyetlerinden bahsedilirken onların "kahramanlık" larından da söz edilmiştir.
Darimi"nin bahsettiğine göre Peygamberimiz (S.A.S.) "insanların en kahramanıydı". Hz. Ali (R.A.)
O"nun savaşları sırasındaki kahramanlığını hayranlık ifade eden sözlerle
anlatmıştır.
Bir defasında Rasulullah
(S.A.S.) müşriklerle savaş alanında karşılaşınca onlara şu sözlerle meydan
okumuştur: "Hiç yalanım yok ki ben Peygamberim. Ben Abdulmuttalib"in torunuyum.
Şimdiye kadar benim dedemden daha kahraman birisinden söz edilmemiştir."
(Gazali-İhya)
Peygamberimiz müşriklerle
yapılan bütün savaşlara katılarak en ön saflarda çarpışmış, sıkça yaptığı
dualarında da korkaklıktan Allah (C.C.) a sığınmıştır. Bir defasında da,
Medine"ye düşman saldırısı beklendiği günlerde korkunç bir ses duyulur. Hz.
Peygamber (S.A.S.) hemen atına atlayıp sesin geldiği yere doğru gider, geri
geldiğinde; "eğer gerekseydi denize kadar giderdik" buyurdu.
İslam ahlakiyatçıları
kahramanlığı, hikmet ve adaletle beraber en önemli dört temel faziletten biri
olarak saymışlardır. Yine onlara göre kahramanlık, insan ruhunun bilgi, öfke ve
şehvet adı verilen üç temel gücünden,öfke gücünün dengeli olmasından doğan bir
fazilettir. Bu gücün aşırı ve yersiz işlemesine saldırganlık, yetersiz
kalmasına da ödleklik ve korkaklık denir. Yerine göre gerçek ve doğru olan bir
durum karşısında boyun eğmek, nefse hakim olmak ve yumuşaklık göstermek de bir
tür " kahramanlık" kabul edilir.
İnsan saldırılar karşısında korkak olmamalı.
Fakat saldırıya haddinden fazla karşılık vererek mütecaviz duruma da
düşmemelidir. Saldırıya misli ile karşılık vermek, karşılık vermeye gücü
yettiği halde affetmek, suçluyu cezalandırmak ta haddi aşmamak ve korkup
sinmemek en uygun olanıdır.
Kahramanlık duygusu uygun olan
yer ve zamanlarda en uygun biçimde kullanılmalı, başkalarını ezmek, güç
göstermek için ve hak edilmeyen bir şekilde kullanılarak yanlışlıklara ve
kötülüklere vasıta kılınmamalıdır.
Milletimizin tarih boyunca en
bariz özelliklerinden biri de "kahramanlık" olmuş ve milli şairimiz Mehmet
Akif, yazdığı "İstiklal Marşı" nı
"Kahraman ordumuz" a armağan etmiştir. Örnek bir mücadele vererek düşman
istilasından kendini kurtaran "Kahraman Kent" imizin kurtuluş yıl dönümü kutlu
olsun.