DOĞAN ARIK

Tarih: 17.03.2015 16:30

Çanakkale"yi Yüzüncü Yılında Anıyoruz

Facebook Twitter Linked-in

Çanakkale Savaşı askerlik tarihimizin unutulmayacak savaşlarından birisidir. Yüz yıldır hakkında yazılmaktadır. Araştırılarak, her noktası incelenerek, inanılmayacak bu savaşa inanmaya çalışılmaktadır. Nusret gemisinin mayın döşemesini, Seyit onbaşının 2l5 kg. bulan top mermisini taşımasını tüm dünya askeri yönden açıklamaya veya anlamaya çalışmaktadır. 250 bin askerimizin bayrağını indirtmemek için nasıl hayatlarını verdiklerini, Komutanlarının "Savaşmanızı değil, ölmenizi emrediyorum" sözünü, askerlerinin nasıl yerine getirdiğini eminim kendi askerlerine ders olarak vermektedirler.

Değerli okuyucularımız, Çanakkale"de akıl almaz hareketlerin yaratıcısı Türk Milletinin tarihine bakıldığında savaşlara hiç de yabancı olmadığı görülür. Çünkü Türk Milleti hep özgür olmuş, bu özgürlüğü sayesinde damarlarındaki asil kanı koruyabilmiştir. İnsanın bedenine ve ruhuna güç kuvvet veren damarlarındaki kandır. Damarındaki kanı korumak ise ancak ve ancak özgürlükle olur. Unutmayalım, ancak özgürlükle.

Alkış Dergisinin 80 nci Mart-Nisan 2015 sayısında M.Kemal Atik"in, Azerbaycan Anıları (14) başlıklı yazısının içine aldığı, Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçi Bey"in, Halk Cephesi Kadın Kolları Başkanı Hanım Hanımova"nın Bakü"de düzenlediği vatan savunması toplantısında yüzlerce kadına yaptığı konuşmada söylediği cümleleri, bende aynen sizlere aktarıyorum. "Hanımlar! Binlerce gencimiz, askerimiz cephede kadınlarımızın, çocuklarımızın özgürlüklerini korumak için sarsılmaz bir coşkuyla savaşıyorlar. Ermeni çetelerinin hayasızca saldırılarına karşı amansızca kendilerini tehlikelere atıyorlar. Bütün belalara, işkencelere, ölüme ne yiğitçe bir direniş gösteriyorlar. Böylesine alçakça savaşan düşmanının elinden ekmek yemektense açlıktan ölmeye nasıl razı oluyorlar? Hanımlar! Tüm bu kahramanlıklar yaşanırken 16 bin askerimiz savaştan kaçmıştır. Sizler ne teer(nasıl) bala doğurdunuz? Ne teer bala yetiştirdiniz? Dünyada bunun bir örneği var mıdır? Tarihte Azerbaycan anaları yiğit, gözü pek, acılara, açlığa, ölüme karşı dayanmayı, yürek sağlamlığını, sözünün eri olmayı en önde tutan balalar yetiştirmiştir. Milletimizin geçmişi bunun örnekleriyle doludur. Şimdi ne oldu da bu felaket başımıza geldi? Tez elden o ruhları taşıyan gençlerimizi yeniden milletimize kazandırmak iç in ne yapmamız gerekiyorsa hiç vakit kaybetmeden yapalım. Azat ve bağımsız evimizi, Vatanınızı kurmak için dinine, doğruluğuna, namusuna, özgürlüğüne, barışseverliğine, cesaretine karşı söz getirmeyecek evlatlar yetiştirmek hepimizin boynunun borcudur.

Evet değerli okuyucular. Esaret altında insanın ne duruma geldiğini Sayın Cumhurbaşkanı merhum Ebulfez Elçi Bey"in o günkü tespitlerinden anlamak mümkündür.

Düşman tepemizden hiçbir zaman inmemiştir. Zayıf anımızı beklemektedir. Bu günkü içimizde kopan fırtınalar onların eseridir. Kanmayıp, aldanmayalım. Milletimizin kendisinden başka dostu yoktur. Birliğimize, dirliğimize, bayrağımıza ve vatanımıza sahip çıkalım. Görünen köy kılavuz istemez. Etrafımızdaki devletlere bakmamız yeter. Başka söze gerek yok.

Bu vesileyle Yüzüncü yılını andığımız, Çanakkale"de Şehit düşen kahraman atalarımıza rahmet, gazilerimize şükranlarımızı sunarak, Fatihalarımızı gönderelim.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —