ŞABAN SÖZBİLİCİ

Tarih: 13.07.2015 10:51

Vicdan Tepsiye Konmaz

Facebook Twitter Linked-in

Vicdanın ziyası din ilimidir.

Vicdanı olanlara soruyorum.

Vicdanını üç beş kuruşa satmayanlara, menfaati için toplumu yönlendirmeyenlere, bu tiplere aldananlara sorumu gönderiyorum.

Din ilmini sadece bilmek, yaşamamak; misyonerler gibi olmak anlamına gelmez mi? Hele bir de misyonerlerin cirit alanında yaşıyorsa ondan ne beklenir?

Şunu çok iyi biliyorum. Vicdanı tefessüh etmişler toplumun vicdanından el çekmedikçe toplumu vicdansız sayarlar, toplumu vicdansız ilan ederler. Çünkü çabalarına çomak sokucu olarak görürler, önlerinde yargılayıcı görürler.

Asıl siz unutmayın, vicdansızlığın sarayında yaşayanlar! Nemrutluk veya Firavunluk artık sadece inkârla gerçekleşmiyor. İnananların inançlarını sarsmaya çabalıyor. Ben eksenli menfaatlerin bizi yıkmasıyla, bizi küçük görmesiyle gerçekleşiyor.

Unutmayın Firavunlaşan vicdanlar! Yıktığınız, sırça köşk değil, Allah"ın, peygamberin muhabbetinin konduğu saraydır. O saraya vurduğunuz her darbe, her balyoz bir gün size döner.

Nemrut"un sırça sarayını yıkmayı, samandan köprü yapan ve Kâbe yolunda ölmeyi göze alan küçük karıncalar gerçekleştirdi. İdeal için bir de bin de birdir.

Unutulmasın ki bine varmak için bir şarttır. İşte o bir, yalnızlığa mahkûm ettirdiğiniz, toplumdan yalan dolaplarınızla soyutlamaya çalıştığınız bir olacaktır. Yanına bir gün yeni birler eklenecektir. Çünkü yarınlar hep doğrunundur. Aslında bugünler de doğrunundur ama aldatıcıların göz boyamasıyla gölgelenmiş, Tek Parti döneminde mabetlerin, okulların dış cephelerindeki Arap harfli yazıların sıvanması gibi. Şimdi sıvalar döküldü, asıl meydana çıktı. Batırılmak istenen bir devir batırmak isteyen devri alaşağı etti. Orada inançla inançsızlığın çatışması vardı. Burada ise inançla inancın çatışması var diyeceğim ama asıl yüz öyle değil.

Günümüzde menfaat uğruna kin ve kıskançlık duyanın, etrafına avaneler toplayarak kendini bir yerlere raptetme davası var.

Kin ve kıskançlık duyanın etrafında toplananlar da iki kısımdır.

Birincisi zaten menfaatindendir. Bir yerlere yardaklanmak, bir yerlere gelmek veya içindeki bir başka kıskançlık veya kini tatmin etmek içindir. Onun kendine öncülük yapandan bir farkı yoktur. Sadece menfaat bağlantısı vardır. Menfaat bittiği gün her şey çorap söküğü gibi çözülür.

İkinciler ise bir ideal uğruna çalışırken aldatıldığının farkına varamayanlardır. Onlar bir gün ayıkırlar ama işleyişe sokulan çomak onları da cezalandırır, kederle yine yola dört elle sarılırlar. Bunlar da kendi içinde ikiye ayrılırlar. Özür dilemesini bilenler. Asıl erdemliler bunlardır. İkinciler ise biraz vurdumduymaz tiplerdir. Olan olmuş diyip yola devam ederler.

Toplumun vicdanı, dinle, kültürle, tarihi bütünlükle yoğrulmuştur. Kolay kolay şaşmaz. Ona kulak vermeyi ihmal etmeyelim.

 Toplumu, ülkeyi, kurumunu, kuruluşunu yönetenlere seslenmek istiyorum.

Vicdan tepsiye konulamayacağına göre özümüze dönüp taşıdığımızın ağırlığını tartalım. İbre hangi yönde?

Vicdan ibremizi hiç olmazsa dengede tutalım.

Yarınlarımız olan masumlara bırakacağımız bir değerimiz olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —