Er ya da geç olması gereken olacak, Devletin büyüklüğü karşısında hak edene hakkı verilecek.
Bunu kimler mi yapacak?
Aklımız, kalbimizden daha fazlaya çalışmaya başladığı
zaman bizler gerçekleştireceğiz. Duygusallığı bir köşeye koyarak bir iş
yaptığımı hatırlamıyorum. Türklerin geninde var. Aklımız, kalbimizin kölesi
olarak çalışır ve bu durumdan hep şikâyetçi oluruz. Sistematik işleyişi
dengeleyemediğimiz için daima da kaybeden konuma düşeriz. Daha doğrusu
kaybettiğimizi hissederiz. İşin aslı belli bir süre sonra ortaya çıkar. Kim
doğru kalmışsa onun sözü geçerli olur.
Türkiye, tarih ve kültürel olarak çok zengin bir yapıya
sahiptir. Millet çeşitliliği ile bu zenginlik harmanı bize birçok sorumluluğu
da yüklemiş bulunmakta. Bu sorumlulukların farkında olmak bizim başlıca
görevimiz. Kırıcı olmaktan öte yapıcı üslup ile bu zamana kadar kardeşçe
geçinip birlikte ekmeği paylaştığımız insanlarla yol ayrımına gelmek
istemediğimiz bir durum. Tabi ki gitmek
isteyene dur diyecek kadar da gurursuz olmadık hiçbir zaman.
Ülkemizin gündeminde sadece ekonomik sorunlar yok,
ekonomik sorunlardan doğan kavgalar var. Kim güçlü ise o diğerine yardım
edecek. Güçlü olduğumuz için Kobani de Kürt halkına destek verdik. Buyurun
geçin dedik. İyilikten maraz doğar sözünü kendimize yedire yedire üstelik.
Bununla da kalmadık olması gerekeni fazlasıyla doğu ve
güney doğuda ki yatırımlarla ilerlettik. Ekonomik seviyeyi ferah seviyesine
çıkartmak birçok sorunu çözecek diyerek.
Ama ne oldu?
Halkın refah seviyesine ulaşmamasını isteyen güçler
devreye girdi. Köşeyi dönen halk elinde ki kazancı pusu kurmuş çakallara
kaptırdı. Ve elinde bir şey kalmayınca yine eski halinde devam etti. Yatırımlar
yapılırken iş makineleri yakıldı, işçiler kaçırıldı, her gün taciz edildiler.
Halk yine sahip çıkmaktan korktu. Çünkü elinde olan ne varsa çakallar bir köşe
de kıstırıp elinden alıyordu. Bu zamana kadar o kadar çok şeylerini almışlardı
ki seslerine dahi yabancılık çekiyordu halk.
Farkına varasın ki farkındalık oluşturasın.
Ak Parti bu zamana kadar bu yönde güzellikleri anlatmak
istediyse de fazla etkili olamadı. Tabii tek yönlü değildi bu anlatım girişimi.
Kendi sesine yabancı bölge halkı da derdini anlatmak istiyordu.
Dertli olanlar kadar bu derdi kabuk tutmaz yaraya
çevirmek isteyenler de var.
Türkiye"nin gündemi yoğun ve çıkmaz sokak da düşmanlarla
baş başa hala derdimizi anlatmakla uğraşıyoruz. Bu sokaktan çıkmanın yolu ise
birlikten geçiyor. Ya oynanan oyunları görüp bertaraf edeceğiz ya da şehit
haberlerini almaya devam edeceğiz. Bu kararlığı sağlamak ise tek partili bir
dönemden geçiyor. 7 Haziran seçimleri sonrası gördük ki eloğlunun dahi
yapmayacağını yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar.
Birlik olmak zamanı ve bu birliğinde güçlü olması için
kin-nefret-bencillikten vazgeçmek zamanı.
1 Kasım seçimleri kararlılıkla yapılacaktır. Bu seçim
ülkemizin ekonomik ve özgün gücünü ortaya koyacaktır.
Bu seçim refah yada yoksulluk seçiminden de çok çok
ötededir.
Ya çözüleceğiz yada oyunu çözümleyip kazananı olacağız.
Başka yol yok!
Selametle kalın