Aşk zannettiğimiz şey şefkat ve merhamet. Aşk adını
verdiğimiz kavrama ihtiyacımız yok, şefkate ve merhamete ihtiyacımız var. Bu yüzden
kadınlar babalarına, erkekler annelerine benzeyenlere aşık oluyor, daha doğrusu
olduğunu zannediyor.
Aşk yok. Onu (hiçbir konuda birlik olamayan insanlar olarak)
el birliğiyle öldürdük.
Şahsen ben şefkate güçlü bir şekilde bağlıyım, etrafımda
bana sürekli şefkat ve merhamet gösterecek birilerinin olmasını istiyorum. Bazı
kadınların elini tutmaya ihtiyacım var örneğin, bazı kadınlara kemiklerini hissedinceye
kadar sarılmak istiyorum. Bunun adı aşk değil, zaten bu biricik ve özel de
değil. Oldukça genel. Birçok kişiye karşı beslenen, herkesin doğuştan bildiği duygular,
böyle bir şey biricik olamaz.
Aşk aşk diye yüceltip durduğumuz şey aslında meşru seks. Bildiğimiz
seksten farkı, bu seks köşe bucak saklanmadan yapılabiliyor.
İki insanın hayatını birleştirme arzusundan yani evlilikten bahsetmem
gerekirse, evlilik şartlanılmış bir olgu. Toplumlar insanlara her yaş
aralığında görevler yüklemiş. Bazı yaşlarda iş sahibi olma, bazı yaşlarda
evlenme, çocuklanma ve buna benzer görevler. Birçok insan farkında olmadan bu
görevleri yerine getirebilmek için yaşıyor. Yani içinden evlenmek, çocuklanmak
falan geldiği yok. Toplumun evlilik baskısı olmasaydı günümüzdeki insanların
10"da 8"i bekar ölürdü. Evlenmek, zorunda kalındığı için yapılan bir şey. Bir
başka bakış açısıyla evlilik yapacak başka bir şey kalmadığında yapılan bir
şey. İnsanlar oku, çalış, evlen düzenini bozmamak için evleniyor.
Tüm bunları ülke menfaatine bağlayacak olursak şunu
söyleyebilirim, sadece evlenmeye odaklandırılmış bir toplum, ülkesini içinde
bulunduğu kötü durumlardan kurtaramaz.
Çocuklar evlenmeye odaklandırılmak yerine, mutlu huzurlu
yaşamaya odaklandırılmalı. Böylece kendilerinin huzurunun kaçmasını
istemedikleri gibi başkalarının huzurunu da kaçırmamaya dikkat ederler.
Dünya"yı aşk, meşk değil anlayış ve saygı huzurlu bir yere dönüştürür.