Cephe açıkken vınlayan on altılı
Lacivert ufku mu özledin?
Kollar kanat ayaklar pervane
Anne, bacı, yavuklu leçeği
Dingin ruha rüzgâr bahane
Her gemi sürgün su akar
Hun"dan Karahanlı"ya
Her renk, her desen, her çiçek
Anadolu"dan Çanakkale"ye
Bayıra, taşa, en tepeye
İşlendi resimler bir defa
Artık istersen git şafak, git hadi durma
Her yavru erde hamayıl, matara, işlemeli mendil
Gece uzun, gün soğuk, tabya açık
Salınırken melek nefes duygusal
İnerken gök kubbe, yer küre, çelik çığlık
Bertiz pekmeziydi çamur
Ay Tabyası"nda Hasan
Yusufçuk Tepesi"nde Hüseyin
Yarbay Şevki Bey Elbistanlı
Peksimet tüketirken Maraşlı nefer
Evrat eksiltti her dudak
Çelik çığlık sunan tepede
Besmele üstüne besmeleyle
Alay sancağını dala asan
Salkım kabarcıktılar
Otuz beş neferdiler on beşinden otuzuna
Biat üzere yola düşmüşlerdi
Ayrı tabyalardan selam saldılar ufka
Her çelik çığlığın kustuğu gümle
Çanakkale her tabyada ciğer çığlığı
Besmele sırtlar Seyit Onbaşı
Yükü düşman dağdağası
Ölüm yok varsa gazi, şehit
Yükseliş nefesle Rabbe
Salındı ince yürüyüşle
Nusret Mayın
Titre hendek
Titre savaş kalpli tabya
Açıl gönül kilide kükre dal boyla
Seddi bahir ruh büyüsü
Her direnç damar solur
Çatmana borçluyum tüfeğini er Memet
Yüreğe zihin aşısı
Gazi şehitler
Diye yazdırsak
Kalemiyle her çağ
Kiran, çivi, çekik, divit, hokkayla
Başarılı olunmaz siz gibi
Çünkü siz yazıcılar
Zincir bahar beklerken
Göktürk"te, Uygur"da, Oğuz"da
Selçuklu, Osmanlı"da ölmeden
Her top her mermi ebabil
Tespih çizgisi yemin buyruğu
İki yüz elli bindiniz
Her tabyada
Sonsuzluk yelkeninde
Can kuşuydunuz