Dulkadiroğlu Beyliğinin merkezi olan Maraş, maalesef fazla kayıt yapmayı bilmemekte, sevmemektedir. Eskileri araştırmak bu nedenle çok zor, bazen de imkânsız olmaktadır.
Kurtuluş savaşımız için de durum aynen öyle olacakken bir Yalçın Hoca çıkmış ve hadiseleri kayıt altına almış. Ona teşekkür borçluyuz.
Romanımızın kaynağı; Yalçın Hoca"nın yazdıkları, derledikleri, arşivlerden araştırdıklarıdır. Daha önce yazanlar da var Şeyh Ali Sezai, Arslan Bey, Hüsamettin Karadağ gibi Hoca, hatıra niteliğindeki bu yazıları da didik didik ettikten sonra tarihimize ışık tutmuş. Sonra ise, başkaları bu işe el atarak (zannediyorum ki Yalçın Hoca"nın yazdıklarını kaynak olarak kullanarak) ilgi duydukları konularda araştırmalar yapmışlar, kitap haline getirerek raflarımıza yerleştirmişlerdir. Bilgi kirliliği yapmayan bütün yazarlara minnet borçluyuz.
Biz romanımızda olayları derli toplu, zaman zaman aşırı bir duygusallıkla; bazen de aşırı bir gerçekçilikle anlatmaya çalıştık. İnsanın kendi yazdıklarını övmesi hoş değil ama ortaya güzel bir eser çıktı, diyebiliriz. Baskısı yapılıp okunduğu zaman, en doğru yargıya okuyucu ulaşacaktır.
Ama en çok sıkıntıya düşeceğimiz konu;" benim aileme yer verilmemiş" veya "benim ailemin kahramanları yeteri kadar anlatılmamış" şeklinde itirazlar olacaktır.
Tabii, biz bu romanı yazarken bütün Maraşlılarla bir araya gelmemiz, onların şehit ve kahramanlarının öykülerini dinlememiz hayal bile edilemeyecek kadar zor bir şeydir. Bu yüzden biz de, yazılı kaynakları kullanarak yazdık. Umarım bizi hoş görürler
Mesela; İngilizler Maraş"a ilk geldiklerinde Şişman Hacı Ahmet Ağa evinin damına odun yığdırıp, alevleri gökyüzüne çıkan bir ateş yaktırır. Bu ateş sabah namazına kadar devam eder. Hacı Ahmet Ağa, en şatafatlı elbisesini giyerek davul zurna eşliğinde halay çeken gençlerin yanında dolaşır. Arada bir HırlakAgop"un evine bakarak, meydanın ıssız olmadığını vurgulamak ister.
Bu bir kahramanlıktır!
İşte bu kahramanın harp boyunca yaptıklarını anlatan bir kaynak bulunmamaktadır. Ama ben inanıyorum ki bu kahraman harpte, kadınlar gibi evinde oturmamıştır. Fakat biz, kaynak bulunmadığından hakkında fazla şeyler yazamadık.
Diğer taraftan, romanımızda bütün bunları işlemiş olsaydık, dört yüz sayfa yerine dört bin sayfalık bir eser ortaya çıkardı.
Maraş"ın kurtuluş savaşı şehit ve gazilerinin yakınları, umarız ki bize anlayışla yaklaşırlar.
Böyle bir roman için bizi teşvik eden, Sayın Hanefi Mahçiçek"e de teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Hanefi Bey"in de, benim de düşüncemiz; gençlerin tarih kitaplarını okumadıkları, tarihimizi onlara okutmak için roman veya hikâye türünden yazılması gerektiği idi. Öyle de yaptık
Bundan sonra, YORUM"daki köşemde, haftada bir de olsa sizlerle olacağız.
Yorum sizin