Zaman ve mekâna direnen yazıdır. Dönülüp tekrar tekrar okunabilir olmasından. Her bir yazı aynı duygu ve düşünce yansıtmaz çünkü kaleme alanla okuyan aynı değil. Her kişiye ayrı tat ve duygu yoğunluğu yaşatır.
Yazının üç arkadaşı var: Bilgi, düşünce ve duygu.
Yazmada derinleşmek önemlidir tarihileşmek kadar. Süreklilik ise yorgunluktur ama tatlı bir halsizlik. Israrla yazmalıyız öyleyse. Sadece benim yani yazanın değil aynı zamanda bulunulan günün de kalıcılığını sağlamış oluruz yazarak.
Yalnız, gırtlağa kadar bilgi yüklememeliyiz eserimize. Sadece bilgi denizinde yüzenler, düşünceden mahrumdurlar. Düşünceyi yeterince kullanamazlar. Bilgiyle hareket edenler, kendilerini ahkâm kesen görecekler ve hüküm de vereceklerdir. Ama bilgilerinin ve kararlarının sağlıksız olduğunu hiç anımsamayacaklardır.
Anımsatıcı düşüncedir. Neyi, niçin, ne zaman, nasıl aktarmalıyımı hatırlatır. Bilgi ve düşüncenin üçüncü yoldaşları duygudur. Bu ise bilgi ve düşüncenin toparlayıcısıdır. Yunus, Molla Kasım"ın sorgulamasına cevap bulabilmeyi yakalama yolunda Taptuk Emre dergâhında kırk yıl tecrit olur, kapıdan içeri bir odun bile eğri girdirmez.
Mevlana. İlmin zirvesinde. Etrafında talebeleri, sohbetinde dinleyicileri Onlar Mevlana"dan doyumu alabiliyorlar ama kendinde bir eksiklik hissini hiç unutmaz Mevlana. Arayışı günler, aylar sürer, ta Şemsi Tebrizi"yle buluşuncaya kadar. Yanan Mevlana, yandırmaktan geri durmaz evrenselde.
Yahya Kemal Beyatlı"nın arayışı ise çok daha farklı. Kelimede duyguyu arar. Bu yüzden değil mi ömrünce bir şiir kitabı çıkaramaz? Yılını veya yıllarını verdiği şiirlerini yayınladığında ise söz ustalığı da diyebileceğimiz sessiz gemisine limanlar aranmıştır.
Bilgi, düşünce ve duygu olgunluğa birlikte erişince artık iz bırakmak isterler. Aracıları yazmadır.
Yazmanın temelinde iz bırakma vardır. Hititler ve Asurlar yontulmuş taşlara, Urartular yalçın kayalara, Sümerler kil kalıplara, Göktürkler bengü taşlara, Uygurlar kâğıda, günümüz insanı dijital ortama mıhlıyor bilgisini, düşüncesini, duygusunu.
Niçin, sorusu fazla mı bilmem ama yine de niçin?
Tekrar tekrar geri dönülerek, okunabilmek için.
İşte yazı budur gerçeklikte. Sadece bilgiyi, sadece düşünceyi, sadece duyguyu değil, her üçünü harmanlayıp aktarabilendir yazı.
Bedeli bazen ağır, bazen gurur, bazen zaferdir.
Bizim konuştuğumuzu, söylediğimizi o yazmış, dedirtendir yazı.
Çağlara fermandır, bildiridir, genelgedir, kanundur, özgürlüktür yazı.
Yeter ki yazmasını bilene.
Yazmanın gelişmesiyle, yazının anlatım, aktarım ve hikâyeleştirme gücü de artmıştır.
Selçuklu ve Osmanlı mimarisindeki kitabeler mekânı farklı kılarken, oraya giren kişiyi de duygusal hazza boğuyor. Kâbe"yi saran yazıysa, dualarla mekânı da bize sarmalar.
Mezar taşları, diyince Ahlat gelir aklımıza. Evliya Çelebi"ye göre iki yüz bin mezar taşı varmış bu beldede. Geçiciliği ve kalıcılığı bir arada yansıtırlar bize. Yazıyı kullanırsan kalıcısın derler o dünyanın hemen kültüründe kalan mezar taşları. İnancı, saygıyı, sanatı temsil ederler. Mezar taşlarındaki süsleme ve yazılardaki ince taş ustalığı, yazılardaki şiirselliği daha da güzelleştiriyor.
Hammurabi, kim bu yazıyı silip bu sonsuz sesi yok etmeye kalkarsa lanetlenecektir, demekte haksız mı?
Yazıya önem verilişin kazancını unutmayalım.
732 tarihi Bu tarih bize Kül Tigin Yazıtı"nı hatırlatır. Kül Tigin Yazıtı ise, yaşlı, bilge hikâye anlatıcısı Tonyukuk"u hatırlatır. Çünkü zamanında Kül Tigin, gönlünün sözlerini bu taşlara kazıttırmıştır Tonyukuk aracılığıyla.
Bilginin ürünü mil taşları... Mesafeleri ölçmenin yanında yolcuların şaşırmasına da engeldi. Bilgiyi taşırsa da her yolcuya düşünce ve duygu da yüklerdi: Nereden, nasıl gitmeliyim? Hangi ordular, kervanlar geçti bu izlerden? Acılar ağıtlara, sevinçler türkülere gebe kaldı. Sebepsiz söz söylenmedi ve olmadı kalıcı.
Urartu yalçın kaya yazıları Bekçi Mehmet amcanın hem geçim kaynağı oldu, hem de onu bilim dünyasında aranır ve konuşmacı yaptı. Gezginlere kendi geçmiş serüvenini anlatmanın duygusu da sevinç oldu Bekçi Mehmet amcaya..
Yazı, içimizin dışıdır. Onsuz millet olarak da kişi olarak da yok hükmündeyiz. Milletin bengü taşları gençlerin yazıya önem vermesi, neslimizin kalıcılığı olacaktır.