ŞABAN SÖZBİLİCİ

Tarih: 21.02.2018 19:32

Kurtuluştan Unutulmazlığa

Facebook Twitter Linked-in


Takvim yaprağı Haziran 1100"ü gösterirken Maraş Ovası"nda Danişmendoğlu Gümiş Tigin parlar ve Türkler Maraş"la tanışırlar. Yerleşmeleri ise 1149"da II. Kılıç Arslan"ın bu şehri yeniden fethiyle gerçekleşir. 1297"de Memlukların eline geçince Türk hâkimiyeti artık değişmedi Kahramanmaraş"ta.


 Moğol dehşetinden uzaklaşma yollarını arayan Türk boyları göçlerini Anadolu"ya çevirince,  Kahramanmaraş ve çevresine yerleşen Türkmen oymaklarından Dulkadirli boyu bu bölgede öne çıktı ve beylik kurdu. Dulkadirli, önce Osmanlıyla akraba oldu ve sonra topraklarına katıldı ve uzun yıllar eyalet merkezi oldu.


Takvimler değişirken I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Kahramanmaraş"ın nüfusu otuz üç bine düşer.


Aslanlar şehrinin, Batılı sömürgeciler bilmezler yenilir yutulur bir lokma olmadığını, ilk hezimete uğrayacakları yer olduğunu.


Batı"da sömürgecilik iki şekilde gelişti. Coğrafî keşiflerle ülkeler tanındı ve bu ülkelerin insan gücü, yeraltı ve yer üstü kaynakları tüccarlar aracılığıyla Batı"ya aktarıldı. İkincisi ise, Sanayi Devrimi"yle kurulan dev makinelerin hammaddesinin temini ve üretilenin pazarlanması. Sanayi devrimiyle yeni sömürgelere ihtiyaç duyan batı, siyasi üstünlük dönemi kurmaya başlar. Sömürgeleriyle güneş batmayan imparatorluk İngiltere"ye benzer sadece Rusya yok. Almanya, Fransa, İtalya ve Amerika da sömürgeler elde etme peşinde. Sömürge piyasasını asıl kızıştıransa buharlı motor teknolojisinden petrolle çalışan motora geçiştir. Bir damla petrolü bir cana mal olan kandan daha değerli kabul edenler gözlerini en çok petrol bulunduran Osmanlı topraklarına diktiler ve işgaller başladı.


Mondros Mütarekesi"nden üç gün sonra Anadolu işgallerle parçalandı; İngilizler Güneydoğu illerinden Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa"yı, diğer işgalci devletlere karşı koz olsun diye işgal etti. Çünkü Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri arasında geçiş ili olan Kahramanmaraş, yüzyıllar boyunca birçok medeniyetin yerleşim yeri olmuştur. İngilizlerin asıl amacı ise petrol kaynağı Musul"u Fransızların elinden almaktı. Anlaşma gerçekleşince İngilizler Kahramanmaraş"ı Fransızlara bıraktılar.


 Bu el değiştirme Kahramanmaraş mücadelesinin ilk kıvılcımıdır. Ermeni nümayişleri halkı sızıya sürüklerken halkın da birliğini perçinledi.


Ulubatlı arayışına doğru bir gidiş vardı. Dirençli, dirayetli, korkusuz. Sesi ses getirecek, yürekleri galeyana getirecek. Gerçekleşti 31 Ekim"de. Sütçü İmam, imanın, inancın, haysiyetin ve namusun ne demek olduğunu kendini bilmezlere gayet güzel bir şekilde öğretti.


Öğrettiğimiz daha birçok değerimiz oldu işgalcilere.


Batılılara unuttuklarını yeniden öğrettiğimiz şehitlik ve gazilik unvanımız oldu.


Unutmayalım, o ölülerimiz biz dirileri, yaşayanları idare ediyorlar şimdilerde.


Kahramanmaraş"ın dirilerini idare eden kahramanlıktan nasibini almış sayısız ölüleri ve şehitleri var. Bunların birçoğuna Kahramanmaraş"ın uğruna canını bağışlamış ölümsüz kahramanlar diyoruz. Çünkü bu şehitler ve gazi dediğimiz diriler "ideal kıymet" uğruna çarpıştılar. İdeal kıymet "Düşmanı kesinlikle yok edeceğimi bilsem, değil kendimi, çok sevdiğim iki yavrumu da feda etmekten çekinmem." diyen İbrahim Evliya gibi düşünmedir.


Şeyh Ali Sezai Efendi gibi maneviyat mimarlık yapmaktır ki hatıralarında Kahramanmaraş Mücadelesi"ndeki yirmi beş şehidin ve iki yüz altmış beş gazinin adını listelerken onların unutulmazlığını da bize sundu.


Fransız birliklerinin karşılanmasında din birliğinin ne demek olduğunu tokmağıyla simgeleyen Abdal Halil Ağa, düşman mermi ateşinin durması için ilk kendi evini yakan Zeki Karakız, işgal olunmuş topraklarda Cuma namazının kılınmayacağını haykıran Rıdvan Hoca, Yörük Selim ve Eczacı Lütfiler bilinçli ideal öncülerimizdir.


Arslan Bey gibi Beyrut Komiserliğini bırakıp vatan savunmasına gelen, öncülüğünden dolayı menfaat peşinde koşmayan, bir amaç uğruna yaşayan ve vefat eden, kara toprağı kucaklayan, herkesle aynı şartları paylaşan ama aradan yıllar, yüzyıllar geçse de sevgi ve övgü dolu hatıralarıyla adını ve yaptıklarını anlatınca içimiz kıpır kıpır sevinç dolan ecdadımızın sağanağında mutluluğu tarife imkânsız bir durumumuz var ve bu da her millete nasip olmaz.


Unutmayalım atalarımızı! Onların ruhlarından, hayatlarından, şehirlerinden, medeniyetlerinden, yollarından,  duygularından esintiler var yaşantımızda şimdi. Onların yarım kalan hayallerini gerçekleştiriyoruz içeride ve Afrin"de, akabinde sanayileşmenin doğru kullanılmasını da göstereceğiz dünyaya ve bilhassa batılılara.


Kahramanmaraş, atalara şehitliği ve gaziliği sundu; düşmana mezar ve bize de gülzâr oldu.


Öyleyse günümüz insanı olarak yaşayanları ölülerden, ölüleri yaşayanlardan ayırmamalıyız. Çünkü yaşayanlar ölülerin mirasçılarıdır. Aldığımız nefes, konuştuğumuz dil, yaşadığımız toprağın altı ve üstü, kültürümüz, tarihimiz; hepsi de miras değil mi? İnsanlar ölümden korkmamalıdır. Unutulmaktan korkmalıdır. Mirasçılara düşen; paylaşmayı doğru yapıp resimlerle, edebî ve bilimsel kitaplarla, müzelerle, mezarlarla, levhalarla, anıtlarla miras bırakanları gönüllerde ölümsüzleştirmektir.



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —