KURALLAR VE İNSANÎ SORUMLULUK

İnsanlar; çevresi, ülkesi ve hatta insanî konularla bazen veya hiç değilse kendisini ilgilendirdiği kadar ilgilenmeli yeri geldiğinde yani gerektiğinde de hiç çekinmeden, doğru bildiği durumlarda bizzat işin içinde yer almalıdır. Kimse de kimseye; "Sen sus bakalım!" dememelidir.

İçinde bulunduğumuz şu sıkıntılı dönem tam da böyle olması gereken bir dönemdir. Şöyle veya böyle, koronavirüs ülkemize de bir şekilde geldi ve yayılmaya devam etmektedir. İşin ciddiyetini gören yöneticilerin, olası bir felaketi önlemek için okulları tatil etmek, camileri ibadete kapatmak, risk altındakilerin dışarıya çıkmasını kısıtlamak gibi bir kısım tedbirleri aldıklarını bilmeyen kalmadı. Şunu hemen söylemek gerekir ki; yönetici olmak kolay bir iş değildir, hele de böyle bir zamanda! Bir anne babanın çocuğuna karşı sorumluluğundan daha ağır bir sorumluluk almak demektir yönetici olmak, çünkü böyle bir durumda tüm ülkenin, daha ileri boyutta bütün insanlığın ve bütün canlıların hayatını ilgilendiren bir durum vardır ortada. Sorumluluğunun idrakinde olmak kolay değildir bu yüzden!

İnsanların ve diğer canlıların selameti için alınan her karara herkesin uyma zorunluluğu yanında yanlışlarını düzeltme zorunluluğu da vardır. Yanlış işler sadece belirli alanlar ve işlerle kısıtlı değildir, yani her yönden yanlışlardan uzak durmak zorunluluğu vardır. Tek başına, dağ başında yaşıyor olsa bile kimse; "Benim hayatım kimseyi ilgilendirmez!" diyemez, dağ başında, tek başına yaşıyor olsalar bile etrafındaki canlıların hakkını koruma zorunluluğu vardır, beşeri sistemlerde olsun, dini kurallar açısından olsun insan için sınırsız hürriyet yoktur. Bunu niye söylediğim anlaşılmıştır herhalde; yine de açıklamak gerekirse; ortada ciddi, hâlihazırda insanın gücünü aşan bir durum olduğu halde, konulan kuralları hiçe sayan bir hayli insan olduğunu söylemek istiyorum. Değil bir topluluk, bir kişi dahi kurallara uymayan kişi yüzünden hayatını kaybetse, dini hükmüne ben karışmam ama insanî bakımdan sorumludur. Sadece bu musibetten kurtulana kadar da değil, bu sorumluluk hayatın değişmez kuralıdır.

Hiçbir musibet durup dururken gelmez, her yanlış işin sonu musibet getirdiği gibi ilahî kurallara uymamak da musibetlerin sebebidir. Bunu anlamamak normal bir durum değildir, tarih bunların örneklerini haber vermektedir. Allah, kimseyi inanmaya zorlamamaktadır, neticesini yani kendi kurallarına uymamanın sorumluluğunu haber vermiştir, ancak kimseyi kişisel konumunda inanmaya zorlamamıştır, bu bir çeşit hürriyettir, kişi yaptığı yanlışın sonucuna katlanmayı kendi tercih etmiş olacaktır. Mesela dinin; "İçkiden uzak durun" demesine karşılık, kendi başına içki içip sarhoş olan kişi etrafına zarar vermiyorsa, Allah"ın yasaklarına uymamanın cezasını yine Allah verecektir, ancak sarhoşken araba kullanıp ya da o hâliyle başka türlü herhangi bir canlıya zarar vermişse burada yasa devreye girecek o kişiyi cezalandıracaktır. Bu işi yapacak yasa yoksa, yasa koyucu suçludur, yani kimse için sınırsız hürriyet de sınırsız yetki de yoktur, nemelazımcılık da yoktur.

Toplumdaki; "İşlere Allah"ı karıştırmama" algısını da anlamak mümkün değildir. Ölüm olduğuna göre, ölen kişi de yanında bir çöp bile götüremediğine göre mülk insanın değildir, Allah"ındır, bunu anlamayacak ne vardır. Mülkün sahibi bir yaşam sınırı çizmiş, yetkiyi de insana sınırlı vermiştir, peki, insanoğlu ne yapmaktadır; Allah"a ait olan yetkide ha bire sınır ihlali yapmaktadır. Bir virüsle başa çıkamayan insan neyin davasını gütmektedir, hangi akla hizmet etmektedir?

Herkes aklını başına toplamak zorundadır; kimse yangın yerine odun taşımamalıdır. Bir araya gelmeyi ifsat edenleri demek ki bir virüs kendi silahı ile vurmaktadır. Ahlaksızlığı hak sayanların dersini virüsle veren bir güç vardır; ister inanılsın ister inanılmasın!

Kimsenin bir başkasını yakmaya, bir başkasına zarar vermeye hakkı yoktur, hakkı ve haksızlığı öğrenmek ve hakkı ihlal etmemek, haksızlık etmemek bir insanın birinci görevidir.

Bu musibetten kurtulana kadar uyulması gerekenlere uymak ve ne kadar yanlışlık varsa onlardan arınmak, ondan sonrasında da dürüst ve ahlaklı, hak ve hukuka saygılı olmak herkesin boynun borcudur.

Kuralları ihlal etmek her zaman risktir! Hiçbir kimse ne kendi hayatını ne de başkalarının hayatını tehlikeye atmamalıdır, her hayat Allah"ın bir emanetidir.



M. Nedim Tepebaşı

3.04.2020 08:42:28


Hemşehrimiz Işıksalan “ULUSAL TV”de

Cüce ,” Kahramanmaraş’ın ve ilçemizin artık kaybedecek bir dakikası bile yok.”

Görgel: “Ziyaretler Salı ve Cumartesi Günleri Randevusuz Yapılacak"

Başkan Akpınar, Mahalle zi̇yaretleri yaparak vatandaşlarla hasbi̇hal etti

“Kazandığımız belediyelerinde kazanmadığımız belediyelerinde ensesinde olacağız”

Ceyhan “ Oyların mühürsüz, ağzı açık şekilde ve güvenlik güçleri olmadan adliyeye getirildi.”

STK’lardan Görgel’e destek

Dedeoğlu, “Memleketimizin Ankara’dan 100 yıllık alacağı var “

Ceyhan; “Ilıca için yeni bir sayfayı birlikte açıp yazalım”

Hava-İş Depremzedelerin yanında!

Ateş, “Fatma Şahin'den daha iyi bir belediye başkan adayımız var, Zeynep Özbaş Arıkan var”

Arıkan, “Bizim en büyük projemiz, şehrimizi bir an önce ayağa kaldırmak”

Ceyhan, “Gümbür gümbür geliyoruz”

Ateş, “Cumhuriyet Halk Partisi birçok ilçede iddialı duruma geldi”

Arıkan, “Kahramanmaraş’ın en büyük sorunu barınma”

Kahramanmaraş’ta Tefecilik Operasyonu

Arıkan, “25 bin 046 kişilik stadyum yapacağız”