Değerli Okurlarım!

Kazakistan"da 1999- 2002 yılaraında üç yıl süreyle Türkistan Şehrinde Hoca Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesinde Şarkıyaf Fakültesi dekanlığı görevinde bulundum. Bu coğrafyada kendimi,  Türklüğümü ve müslümanlığımı yakından tanıma imkânı buldum. Bana göre ruhumun yenilenmesi, hayatımın geleceğe açılan umutlarının yeşermesi  bu topraklarda, Ahmet Yesevî"nin ocağında gerçekleşti. Burada kaldığım süre içinde Türkiye"nin neredeyse dört katı büyük yüzölçüme sahip geniş bozkırlarında seyahat etme, halkın felsefesini, ideallerini,  inançlarını, geçmişe yönelik değerlerini, geleceğe açılan umutlarını yakından tanıma imkânını buldum. Uçsuz bucaksız Kazak bozkırlarında ve Zarafşan Vâdisinde, hiç tanımadığım insanların otağında misafirperverliğin,   dostluğun, ne demek olduğunu gördüm de ibret aldım; onların hayata mutlu bakışlarını gördükçe kendimi yeniledim. "Bu güzellikleri Korkut Atamızın erdem ocağından aldık" onların öze ait değerlere na kadar bağlı olduklarını anladım. " İnsanların bedenleri ölüyor ancak ruhları sonsuza dek bizimle oluyor, bizimle yaşıyor, evlerimizin etrafından ayrılmıyor" inancı gönüllerine nakşetmişti. Her sabah evinden ayrılan bir kazak bir başkasını gördüğünde uzun yıllar görüşmemiş gibi hemen bir araya geliyor, selamlaşıyor, eller iki eller arasına alınıyor, dostça sıkıyorlar, ertesi gün görüşecekmiş gibi ellerini havada birleştirerek "dotluk", "birlik" mesajı veriyorlardı. " atamız, kökümüz, dilimiz bir  " colın bolsın"(yolun açık olsun); sağ aman bar, sağ aman kel"(sağ selamet var, sağ selamet gel) diyerek dostluğun pekişmesini sağlıyorlardı." Ne kadar çok dostunuz varsa okadar da eviniz vardır" diyerek barışın, sevginin pekişmesini sağlıyorlardı.

Sevgili Okuyucular! İşte bu yazı dizisinde sizlere Kazakistan anılarımı, o coğrafyada, Bişkek"te, ÖzbekistanIn Taşkent, Semerkand, Buhara, Hive ve Tirmiz bölgelerinde yaşadıklarımı, gördüklerimi, okuduklarımı yazmaya çalışacağım. Komünist Sovyet sistemi dağıldıktan sonra  Ata yurdunda çalışmayı, hizmet etmeyi, Anadolu insanının dini ve milli duygularını oralara imkanın ölçüsünde taaşımayı Yüce Yaratıcı bize nasip etti. Gönlüm ister ki her Türk evladı o coğrafyayı görsün, oranın manevi ikliminden nasiptar olsun. Müslüman Türk dünyasının her bir evladı  Türkistan coğrafyasında Hazreti Pir Sultanın yani Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin mezarını ziyaret etsin; onun ruhaniyetinden müstefid olsun. Ondan başak bu coğrafyada Korkut Ata, Arslan Baba, Uşak Ata, İbrahim Ata, Karaşaş Ana,  Domalak Ana, Evliya Ata, İshak Baba, Horasan Ata, Hüseyin Ata, Beket  Ata vb. gibi ruhaniyet merkerzlerini ziyaret etsin. Semerkand"da Türk Milletinin ufkuna ışık tutam İmam Mâtüridî"nin, İmam Buharî"nin İslam Dininin temel kaynağı "Kütübü Sitte" yazarlarından olan Ebu Davud"un, Tirmizi"nin mezarlarını ziyaret etsin. Tüm bu değerlerin de Türk soyundan gelen bilginler olduğunu görsün, Semerkantta Astronomi ve matammatik bilgini Ali Kuşcunun Rasathanesini ziyaret etsin. Buhara"da Bahâeddin Nakşibendi Hazretlerinin kabrini ziyaret etsin. Daha pek çok değerleri görsün ve geçmişini geleceğe taşısın. Türk milletinin İslama, dünya medeniyetine yaptığı hizmetleri görsün ve  bundan da iftihar etsin.

( Gelecek yazımızda inşallah anılarımızı yazmaya devam edeceğiz)