H. Ali ÖZTURAN

Elim yazmaya varmıyor ama yazmak zorundayım, ilk başlarda çok sık olmasa da yetmişli yıllardan beri tanışıklığımız, daha sonraları da artarak devam eden bir dostluğumuz, ta baştan beri USARE DERGİSİ yazı kadrosunda bulunmasından dolayı bir birlikteliğimiz vardı. Yoğun bakım ünitesinde yattığından Sayın Lütfi Bilir"in mesajı ile haberdar oldum. Telefona bakması mümkün olamayacağı için ne yapmam gerektiğini bilemediğim, bir şaşkınlık yaşadım, Hanifi Yılmaz"ın; "Ben aradım oğlu cevap verdi" demesinden cesaret alarak aradım, ancak kabul etmek gerekir ki her telefon onları belki biraz daha üzüyor veya yoruyordu. Arkadaşlardan, ağızdan ağıza aktarıldığı şekilde haberini alıyordum, uzun süre yoğun bakımda kaldıktan sonra, servise alındığı söylendi, durumunun iyiye gittiği algısıyla sevendim. Vefatından, yanılmıyorsam dört gün önce rüyamda gördüm, yorumlamaya korktuğum için, mümkün olmasa da rüyayı aklımdan silmeye çalıştım, hayra yormak anlamında kimseye de söylemedim. 12 Ekim sabahı sosyal medyada ilk paylaşımı görünce yüreğim cız etti, yüreğimizde yaşasa da Hacı Ali Özturan abimiz artık bedenen aramıza dönemeyecekti! Haberi okuyunca uzun süre kendimi toparlayamadım.  

Özellikle şu zamanda, bir insan ancak H. Ali Abi kadar nazik ve naif olabilir diye düşünmekteyim. Kırıcı en ufak bir söz söylediğini hayatta olduğu süre içinde, birlikte olduğumuz zamanlarda kendim duymadığım gibi hiçbir kimseden de duymadım.  

Onunla ilk tanışmamız, bizim öğrencilik yıllarımızda Ankara Seyranbağlar"da, kendisinin akrabası, benim arkadaşım Aziz Kekeç"in öğrenci evinde olmuştu. Haberin yayıldığı saatte vefat duyurusunu sosyal medyada paylaştım, kaç kere sınadım, Aziz Bey"i aramaya cesaret edemedim. Benim paylaşımıma ilk yorum yapanlar arasında Aziz Bey"in oğlu Sezai"nin ismini görünce, Aziz Bey"i aramak kaçınılmaz olmuştu, tam arayacaktım ki o beni aradı, fakat telefonu açar açmaz Aziz arkadaşım kendisini tutamayarak ağlamaya başladı, biraz sakinleşmesini bekledim fakat sakinleşemedi, konuşamayacağını söyledi, ben sonra arayacağımı söyleyerek telefonu kapattım. Aziz ile akrabalıktan öte çok yakın dostlukları da vardı. Daha sonra Aziz Beyle bir buçuk saatten fazla Hacı Ali Özturan"ı konuştuk, demem o ki; bir kişinin hayatı dolu dolu olunca hakkında konuşulacak şey de çok olmaktadır. 

Her şeyden önce merhum bir gönül insanıydı, sohbetlerini anılarla süsler ve desteklerdi, anladığım kadarıyla her biri ibretlik çok anıları vardı, her birini de yerli yerince kullanırdı, gördüklerini, yaşadıklarını dikkatle değerlendirip hafızasına nakşettiği belli olan anılarından zannederim ancak bazılarını hikâyeleştirmiş dolayısıyla hayata aktarmıştı. Ayrıca gerek konuşmalarında olsun, gerekse yazılarında olsun çok hoş bir anlatım üslubu vardı. USARE DERGİSİ 23. Sayısında yayınlanan çok güzel bir hikâyesi vardı, dergi yayınlandıktan sonra kendisini gördüğümde öykünün çok güzel olduğunu söyledim ve tebrik ettim, "Hocam, beğendiğinize çok sevindim" demişti.  

Sohbet ederken çok masum bir bakışla ve dikkatli bir şekilde konuşulanları dinleyişi gözümün önünden gitmemektedir. Gördüğüm ve bildiğim kadarıyla herkese karşı saygılı davranmayı, kimsenin aleyhinde konuşmamayı ilke edinmişti. Karşılıklı konuşmalarda kimsenin sözünü kestiğini ve kimseyle tartıştığını da görmedim. Şu zamanda bu çok önemli bir özelliktir. 

Gerek edebiyatımıza, genel kültürümüze, özellikle de Kahramanmaraş"ın kültürüne sahip çıkmış olması ve bu alanda emek verip kitaplar yazması da takdir edilecek ayrı bir özelliğidir. Bilhassa Maraş"ın unutulmaya yüz tutmuş, hatta bazıları unutulmuş olan kültür, gelenek ve göreneklerini, çocuk oyunlarını, yemeklerini kitaplaştırmak suretiyle kayıt altına almıştır. 

Yakinen biliyorum ki; Kahramanmaraş"ın hâlihazır en büyük camisi Abdülhamit Han Camii"nin inşası ile ilgili düşünce safhalarından yapımına kadar Hacı Ali Özturan"ın alın teri vardır. Mülkiyeti belediyeye ait olan arsanın cami yeri olarak tahsis edilmesi için ilk teşebbüsünü yanında Ali Karslı birlikte gelerek anlatmıştı, konuyu, merhum müftü Ali Rıza Kırboğa"ya anlattığımızda o da çok heyecanlanmış, arsanın tahsisi konusunda çok gayret göstermişti. İkinci merhalede caminin ismi ile ilgili birkaç teklif getirmiş, değerlendirme neticesinde Abdülhamit Han Camii olarak kararlaştırılmıştı. Hem caminin yer tespiti ve inşası hem de isminin belirlenmesinde ilk sırada aktif olarak yer almıştır. 

Kahramanmaraş"ta sanat ve edebiyatın yeniden canlandırılması, kültürün kayıt altına alınması konusunda bir atılımda bulunmak için ciddi planları vardı, kısmet buraya kadarmış! 

Yüce Allah"tan onun için rahmet ve mağfiret diliyorum, Cennet, makamı ve mekânı olsun inşallah.  

 


M. Nedim Tepebaşı

17.10.2020 09:07:59


Görgel: “Ziyaretler Salı ve Cumartesi Günleri Randevusuz Yapılacak"

Başkan Akpınar, Mahalle zi̇yaretleri yaparak vatandaşlarla hasbi̇hal etti

“Kazandığımız belediyelerinde kazanmadığımız belediyelerinde ensesinde olacağız”

Ceyhan “ Oyların mühürsüz, ağzı açık şekilde ve güvenlik güçleri olmadan adliyeye getirildi.”

STK’lardan Görgel’e destek

Dedeoğlu, “Memleketimizin Ankara’dan 100 yıllık alacağı var “

Ceyhan; “Ilıca için yeni bir sayfayı birlikte açıp yazalım”

Hava-İş Depremzedelerin yanında!

Ateş, “Fatma Şahin'den daha iyi bir belediye başkan adayımız var, Zeynep Özbaş Arıkan var”

Arıkan, “Bizim en büyük projemiz, şehrimizi bir an önce ayağa kaldırmak”

Ceyhan, “Gümbür gümbür geliyoruz”

Ateş, “Cumhuriyet Halk Partisi birçok ilçede iddialı duruma geldi”

Arıkan, “Kahramanmaraş’ın en büyük sorunu barınma”

Kahramanmaraş’ta Tefecilik Operasyonu

Arıkan, “25 bin 046 kişilik stadyum yapacağız”

Dora’dan, MHP Kurultayı öncesi açıklama

Başkan Adayı Toptaş, Canlı Yayında Projelerini Anlattı