Değerli
Okurlar! Kazakistan anılarımı yazmaya devam ediyorum. Geçen haftaki yazımda, "
aklın ve bilimin ışığında ancak kemale erişileceğini söyleyen Ahmet Yesevi Hazretlerinin
türbesinden ayrılmadan önce yaşadığım halet-i ruhiyi" yazmıştım. Bu
günde o atmosferi yazmak istiyorum.
Ahmed Yesevi Hazretlerinin Türbesindeyiz. Türbenin İç kubbe
çapının 18.2 m., dış kubbe çapının 29 m, yerdeki yüksekliğinin 37.5 metre
olduğunu, kubbenin ortasında bulunan büyük bronz kazanın ağız çapının 2.45m.,
ağırlığının 2 ton olduğunu mihmandarımız ifade etti. İnsanlar belirli günlerde
burayı ziyarete geldiklerinde kazana dayanmış merdivene çıkarak, dualarla
kazana bir şeyler atıp adakta bulunuyorlarmış. Biz de böyle yaptık. Ahmet
Yesevi Hazretlerinin sadece gönüllerde duygular meydana getiren bir mürşid olmadığını,
binlerce okuttuğu talebelerinin ve garipgurebânın yemeğinin bu kazanda
pişirildiğini söyleyen mihmandar, aynı zamanda bu kazanda şifalı su ve şerbetin
de ikram edildiğini söyledi. Hem halk hem talebeleri buna aşk şarabı derlermiş.
İşte Ahmet Yesevi Hazretleri bu aşk şarabından içen
talebelerinden pek çoğunu Anadolu"ya gönderir. Erenler meclisinden ayrılan
müridlerine yola çıkmazdan önce şu öğütlerde bulunur: ". Hayatı anlamaya çalışınız. Hayatı
sevmelisiniz Yaşama tutkusu sizi sarıp sarmamalıdır. Önünüze çıkan her türlü
engele karşı kendi içinizde teselli bulabilirsiniz. Kimseyi hor görmeyiniz. Kimseyi
umutsuzluğa düşürmeyiniz. İnsanları yıldırma ve cehennem ateşiyle korkutma
yerine Yüce Allah"ın merhametini, şefkatini, tevbeleri kabul etmeye hazır
oluşunu, bağışlayıcılığını, huzurun ve
mutluluğun delili olan : "Rahmetim her şeyi kuşatmıştır"(A"raf
Sures:156) ayetini bir rehber olarak her zaman ve
mekanda aklınızdan çıkarmayınız. İslam
Dini, aşk, sevgi ve merhamet üzerine kurulmuştur. İlim aşkı, adalet aşkı, tüm
insanlığı kendi içinde duyma aşkı ve bütün varlıkla iletişime geçen iman aşkı
İslam Dininin evrensel değerleridir. Bilesiniz ki Tasavvuf yolu Kur"an yoludur yani aşk yoludur.
Aşk ise Yaratanın ve yarattıklarının sırrına ermektir. Bilesiniz ki canlı ve
cansız bütün mazharlar her an ilahi aşk ile çalkalanırlar. Ancak bu üstün aşkın
şuuruna varanlar, Allahın aşk sıfatı ile şereflendirdiği ve kendi vuslatına
layık gördüğü yalnızca insanlardır. Aşk bizi kâinatta bir parça olmaktan
çıkararak kâinatın bütünü haline getirecektir".
Orta
Asya"dan Anadolu"ya Yeseviliği taşıyan, Anadolu"yu sevgi ve aşk atmosferinde
birleştiren pek çok Yesevi dervişleri işte bu aşk ve bu imanla yola koyuldular.
Anadoluyu erenler bağının mekanı yaptılar. Ünlü Osmanlı Seyahatçisi Evliya
Çelebi kendisinin Yesevi"nin soyundan geldiğini zikretmekle birlikte gezdiği
yerlerde rastladığı Yesevi Dervişlerine ait makamları da eserinde zikretti. Bu
dervişler arasında Deli Orman"daki Demirci Baba, Niyazabab"daki Avşar Baba,
Merzifon"daki Pir Dede, Karadeniz kenarında Batova"daki Akyazılı, Bursa"daki
Geyikli Baba, Abdal Musa, İstanbul Unkapanı"ndaki Horoz Dede, Bozok Sancağı Yozgat"taki
Emir Osman, Tokat merkezindeki Geyikli Dede ve Zile ilçesindeki Şeyh Nüsret
zikredilmektedir. Kültür tarihimizin çok önemli simalarından olan bu
şahsiyetler ve daha pek çokları İslam"ı ve onun yüce kitabı Kur"an"ı mistik
açıdan yorumladılar; insan olmanın onurunu da Tanrı varlığı içinde sevmekte
buldular. Hakikate, gerçeğe ve ebedi değerlere ulaşmanın ancak akıl ve bilimin
öncülüğünde ulaşılacağı düşüncesini yaydılar. Bunu yaparken de insanları zengin
fakir, ezen, ezilen, mümin ve kâfir gibi sınıflara ayırmadılar. Aksine tüm
insanlığı ebedi değerlere, mutlu bir dünyaya götüren aydınlık yolda sade bir
din, temiz bir iman, sevgi dolu bir gönüle çağırdılar. Ahmet Yesevi"den gelen
bu çağrı Anadolu"da yeşerdi, Türk milletinin iradesini, ıstırabını, aşk ve
sevgi içinde ebediyete taşıyan binlerce Yesevi Erenleri imanla ilgili unsurları
ve ahlaki değerleri Türk töre, gelenek ve ahlak sistemiyle mezcettiler; bir tek
canda bütün canları kucaklayan mana ekolünün öncülerinden oldular.(Devam
Edecek)