Bugün (24 Kasım) orta hasarlı bina sahiplerinin Çevre Şehircilik Müdürlüğü önündeki meydan toplantılarına gittim, insanların arasına karıştım, aralarında dolaştım, gözlemler yaptım, orada toplanan insanların çaresizliğini yakinen gözlemledim, durumları gerçekten yürekler acısı! Hepsi çaresizlik içerisinde. Bazılarının konuşmalarını dinledim, sordum, soruşturdum; aralarında emekli kişiler vardı, kimisi 7500 lira, çok azı da on bin lira aylık maaş aldıklarını birbirlerine söylüyorlardı. İçlerinde hayatın yükünü omuzlayan genç kızlar ve delikanlılar, ailenin yükünü çeken çok sayıda kadınların olduğu her hallerinden belli oluyordu.. O insanların çaresizlikkeri, bir umutla akşam saatine kadar ayakta dikilip durmaları yürekler acısıydı. Yokluğu ve çaresizliği bilmeyenler olsa da ben bilirim, o insanların halini anlarım, asıl acı olanı ise onların halinin anlaşılmamış olmasıydı. Hepsinin yakınması aynı, evleri ile ilgili rapor yazanların, ince çatlaklar veya sıva çatlakları için orta hasar yazdıklarını söylüyorlardı, kendi aralarında bunları konuşuyorlardı fakat onları duyan kimse yoktu, hatta bazıları ilgililere bunları anlattıkları halde ilgililerin, ellerinden bir şey gelmediğini söyleyerek kendilerini gönderdiklerini söylüyorlardı. İçlerinde birbirlerine; "Sen sigarayı bırakmıştın hani?" diye soranlara, bu sıkıntılardan dolayı tekrardan başladığını söyleyenleri de duydum. Şimdi bu adamları bu duruma düşürenler, söyleyin bakalım, bu bîçare adamlar ne yapsınlar? Bu insanların hepsi gariban, imkânları olsa zaten orada ne işleri vardı! Siz, dişinden tırnağından kesip güç bela bir ev sahibi olmuş insanların evlerini yıkarsanız , bu insanlar bir daha nasıl ev sahibi olacaklar, bu raporu yazarken elleriniz titremedi mi, kalbiniz ürpermedi mi? Devlet hibe ve kredi verecek, ev yapılana kadar da kira yardımı alacaklar denilebilir, yedi bin beş yüz veya on bin lira maaş alan kişi bu ödemeyi nasıl yapacak, kolay mı sanıyorsunuz? Sonra şehirde kiraya ev bulmak kolay mı, eşyalarını sığdırabilecekleri ev bulabilecekler mi?
Bir de uygun olmayan alanlar ihdas edildi ki evleri uygun olmayan alanda olanlar nereye gidecekler? Sonra bu binalar kullanılabilecek durumda iseler, bu, milli servet değil mi? Bu işi bilen kişierin çokları, uygun olmayan alan tanımlaması yapılan yerler için hiç de öyle söylemiyorlar, peki, bunlara ne denilmeli?
Bir diğer konu bu insanlar, şu kış gününde nereye gidecekler, işi olanlar var, çocuğu öğrenci olanlar var, öğrenciler var, yaşlılar var!
Bu şehrin hali ne olacak, köylere mi gidecekler, onlar köylere yapılan evlere giderlerse bu şehrin hali ne olacak, marul tarlasıydı denilen yerlere artık marul da ekilmez, toprak toprak olmaktan çıkalı çok oldu!
Ey yetkililer,
Bu insanlar sizin halkınız, halkınıza karşı merhametli olmalısınız. Sudan bahanelerle halkınızı küstürmeyiniz, hele eziyet hiç etmeyiniz. Çözüm üretiniz, çözümsüzlük değil!