Biliyor musunuz deyip başlayacağım yazmaya ama bilmeyi bırakın, görüldüğü kadarıyla bilmek isteyen bile nerede ki yok ortalıkta. Hiçbir şey bilinmek istenmiyor, çünkü bilmek sorumluluk almak demektir, bilmek dosdoğru olmak demektir, peki, bilme yaş ve konumunda olanların sorumluluğu yok mudur bu durumda? Olmaz olur mu, elbette mümeyyiz olup da bilmeyene, neden bilmediği, bilmekten neden kaçındığı sorulacaktır. En azından kişi, yaptığı işin detaylarını bilmek durumundadır hatta duruma göre zorundadır. Zira bu topluma az da eksik de olsa, bilgi sahibi olmanın herkese farz olduğu, gıybetin haram olduğu yani Allah tarafından yasakladığı aynı şekilde insanları fiili ve sözlü aldatmanın hak ihlali olduğu dolayısıyla yasak olduğu, hak edilmeyen paranın yenilmeyeceği, hayata dair neredeki her şey tam anlatılması da ucundan kıyısından anlatıldı ama insanlar, anlatılanları irdelemediler, hayata dair konuları ve uygulamaları sahiplenmediler, neden, çünkü gizli bir arzu ile ya kendileri anladıkları şekilde yaşansın ya da yorumladıkları uygulansın istedikleri için, kendileri de söz sahibi olmak durumunda olmayı gösterme arzuları öne çıktığı için işin aslına sırtlarını döndüler. Şimdi, bunu okuyanlardan bazıları böyle bir şey olmadığını bana söylemeseler de dayanak bulmak için kendi kendilerine söyleyeceklerdir büyük ihtimalle. Ne var ki, var olanı inkar etmek, o varı yok etmez, etmeyecektir.
Peki, yukarıdan beri anlatılanlar doğru değil ise neden kalkınmış bir toplum değiliz ya da yıllardan beri kalkınmakta olan toplumdur adımız?
Bakınız, kalkınmanın bana göre iki yolu vardır;biri çok çalışmak diğeri ise samimiyettir yani başta kendi kendimizi kandıramamaktır,kendimize karşı dürüst olmaktır. Burada şunu söylemeliyiz ki; dürüst olunmayan her yer, aldatılan yerdir.
Bu anlattıklarım açıktan olmasa da gizliden yaşanılan işlerdir. Bunlar bilmeden yapılıyor ise bu da gaflettir, gaflette olmak da muhalifin ekmeğini yağlamaktır ki bu da büyük suç sayılmalıdır ya da suçtur, kasıttan gelmeyen zarar gafletten gelir çünkü.
Bulunmamız gereken konumu ve bununla ilgili bilmemiz gerekenleri bilmek zorundayız. Bilgiden kaçmak, bildiğini bilmek istememek çağın insanlarından çoklarının hastalığıdır. Bu illete yakalanan kişi, kendi içindeki yanlışı söküp atmadıkça, kendisi için de toplum için de huzur yoktur, insan düzelmeden işler düzelmez, yıllardan beri yaşadığımız olumsuzluklar bu yüzden değil midir?