“Ne olursan ol, önce insan ol” K.C.
Esasında tüm mesele bu!
Ömür ile sınırlı hayat yolculuğunda insan olabilmek ve insan kalabilmek.
Yüzyıllardır, eşit koşullarda değilse de insan olarak aynı dünyaya gözlerimizi aralar, aynı ilksel davranışları sergiler; emekler, koşar, heceler, konuşuruz...
Bana göre, bütün bu yaşamsal faaliyetler, hayatta kalma mücadelesi ve sürecinde insan olabilmenin sırrı ‘kendin olabilmek’ te gizlidir.
Kendine erişebilen ‘insan’ olandır.
Nöroloji ve psikiyatri profesörü Viktor E. Frankl insan olmayı şöyle tanımlar “insan olmak her zaman kendi dışında bir şeye veya birine (bu bir anlam veya insan olabilir) işaret etmek veya ona yönelmek anlamına gelir”
Bir başkasına ya da bir anlama yönelebilmek için önce kendimizin o alt yapıya sahip olması gerekir. İnsan olmak, olabilmek için en büyük güç ‘bilgi’dir. Bildiğiyle bedenini, zihnini ve duygularını doğru yönetebiliyor olmak da insan olmanın sırrıdır. Bilmek çok şeydir belki ama bilgi doğru zaman, doğru mekân ve doğru üslupla aktarılamıyorsa çok biliyor olmanın da bir ehemmiyeti yoktur. Bilginin iletişim kazasına uğramadan aktarılmasıda bilgeliğin maharetidir.
Yunus Emre’nin de dediği gibi;
“İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen,
Ya nice okumaktır.”
İstek, hırs, ego ve çıkarları bir hırka gibi çıkarıp kendin olabiliyorsan,
Başkalarını bir ayna olarak algılayıp her daim kendine çekidüzen veriyorsan,
Dili, dini, ırkı, kaşı, gözü, boyu, posu, makamı, titri vs kuracağın iletişimde seni ele geçiremiyor ve davranışlarınla dengede kalabiliyorsan,
İyilikte, doğrulukta, dürüstlükte, ahlaklı olmakta adilsen,
Kendi özün ve özelini korurken bencil değilsen,
Utanabiliyor hatta unutabiliyorsan,
Sağduyundan ve saygılı olmaktan ödün vermiyorsan,
Dış faktörlerin mütevazılığını alıp götürmesine müsaade etmiyorsan,
Özünde sözünde birsen,
Hatanda ısrarcı, fikrinde dayatmacı değilsen,
Hakkını ve haddini biliyorsan,
Öfkeni kontrol edebiliyor ve hayat yolculuğunda karşılaşılan kriz anlarını doğru yönetebiliyorsan,
Sükuneti ve sakin kalabilmeyi kavgaya yeğliyorsan,
Mutluluğu iç huzurunda arıyorsan,
Canlı cansız her varlığa sevgi duyabiliyor ve bunun bir erdem olduğunu kabul edebiliyorsan,
Soluduğun havanın, içtiğin suyun ve yediğin taamın sunulmuş birer ikram olduğunun bilincindeysen,
Hatalarını tevazu ile karşılayabiliyor, vicdanın, merhametin, namusun ve onurunla hep kol kola geziyorsan,
“İyi ya da kötü insan yoktur, iyi ya da kötü niyet vardır. K.C. “ diyerek herkesi olduğu kabul edebilme inceliğini gösterebiliyorsan,
Sahip olduklarının sorumluluğunu alabiliyor ve sahip olman, sahip çıkman gerekenlere dört elle sarılıyorsan,
Koy elini huzurla sol göğsünün üzerine ve “eyvallah” de insan olmayı başarmış yüreğine…
Dilin, dinin, ırkın, mesleğin ne olursa olsun, önce insan olmak ve insan kalabilmenin büyük meziyet olduğu şu dünyada bu sırra erebilmek, iyi davranmak ve kendimize iyi davranılmasını sağlayabilmek dileğiyle…