“Rastgele çekilen fotoğraflar daha güzel çıkar, tesadüfen tanışılan insanlarla daha mutlu oluruz, kıyıda köşede uyuyakalmak uykunun en keyiflisidir, plansız hadi denilerek yapılan aktiviteler daha eğlencelidir. Her şeyin "kendiliğinden" olanı güzel” Ara Güler.
Bazen hayatta en güzel şeyler, hiç beklemediğimiz anlarda çıkıverir karşımıza. Fotoğraf ustası Ara Güler’in de dediği gibi, “Her şeyin kendiliğinden olanı güzel”. Ne çok şey anlatıyor bu kısa cümle;
plansızlığın büyüsünü,
tevafukun ulviyetini ve hayatın doğal akışındaki o saf güzelliği...
Rastgele çekilen bir fotoğraf mesela. Poz verilmemiştir, kimse objektife bakmamaktadır belki ama tam da o yüzden gerçektir, tam da o yüzden samimi. Kadraja bakan kişi belki gülümsemiyordur bile, ama içtenliğiyle öyle çok şey anlatır ki. Çünkü gerçek hayatın güzelliği, pozlarda değil, anlarda gizlidir.
Yolculuk esnasında tanıştığımız bir insanla kurulan dostluk mesela ne bir plan vardır öncesinde, ne de beklenti. O anda hayat bizi bir araya getirir, bir selam, bir tebessüm yetiverir. Ve bazen en derin bağlar böyle kurulur. Çünkü kendiliğinden gelenler, insanın içine sinsice değil, sessizce ve içten dokunur.
Bir de plansız yapılan kaçamaklar vardır.
“Hadi çıkalım” denildiğinde ne yöne gideceğimizi bilmeden atılan adımlar.
İşte o anlarda yakalanır hayatın tadı.
Kalabalıklar içinde bir sokak müzisyeniyle göz göze gelmek,
deniz kıyısında oturup saatlerce konuşmak ya da martılara simit atmak.
Bir bankta oturup, dumanı üstünde bir kahvenin buğusunda sadece susmak...
Bazen bir müziğin tınısında, bir kitabın satırlarında,
göğün mavisinde, dalın yeşilinde gönlünün bam teline yakalanıp hıçkırıklarla arınmak...
Hepsi kendiliğinden olur ve hepsi gerçek mutluluğun parçalarıdır.
Çünkü mutluluğun formülü yoktur.
Neyi ne kadar kurgularsak kurgulayalım, hayat planlara uymaz.
Gelir bildiği gibi
“Kul kurar, kader güler” ya da “ne kadar plan yaparsan yap, hesapta olan değil nasipte olan gelir başa” deriz bu yüzden.
Kendiliğinden olan, filtresizdir.
İçinde ne yapmacıklık vardır, ne de beklenti. Belki de bu yüzden özeldir.
Çünkü “doğallık” dediğimiz olgu artık unuttuğumuz bir lüks haline geldi ne yazık ki...
Her şeyin önceden planlandığı, hesaplandığı bir dünyada, kendiliğinden gelişen her şey birer mucize gibi değil midir? Gönlü gönlüne denk olanların aniden çalar kapısı mesela ve gamzelerin çukurlarında sunulur samimiyet dolu, yürekten sevdası.
Hayat biraz da o rastgele anların toplamı değil midir zaten?
Kimi zaman pusulasız, kimi zaman yönsüz.
Ama tam da bu yüzden gerçek!
Bu yüzden beklentilerle yorulmak yerine yaratıcının gücüne güvenmek!
Ara Güler’in objektifinden yansıyan o anlık kareler gibi hayat da biz durup poz vermezken, en güzel halini gösterir…