Güne gözünüzü araladığınızda mutfaktan gelen kahvenin kokusunu almak.
Perdeyi açtığınızda daldan dala uçuşan kelebekleri, muhabbetle ötüşen kuşları selamlamak.
Dört gözle beklediğiniz bir haberin tam da zamanında gelmesi.
Yağmurdan sonra, açan güneş ve ressamın fırça darbesi gibi gökyüzünde asılı duran gökkuşağı.
Taze biçilmiş çimen kokusu.
Günlerdir sizi kıvrandıran ağrının dinmesi.
Tuttuğunuz takımın ezeli rakibini yenmesi.
Kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra bedeni serin sulara bırakmak.
Deniz sonrası somon mu levrek mi derken çipuraları midede rahatına yatırmak.
Gece yakamozlara karşı dans edip sabahları kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak.
Bir doktor muayenehanesinin kapısından, şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak.
Atlayıp bir bisiklete, sahil kenarında denizin tuzlu kokusunu solumak, pedal çevirmekten yorulunca biraz mola için köşedeki bakkal amcadan haftalık dergilerden alıp köy kahvesinde okuyarak soluklanmak.
Kısa süreli de olsa tüm sorumluluklardan sıyrılıp hiçbir şey düşünmeden doğaya karışmak…
Begonvillerle özdeşleşen ada evlerinin önünden geçerken durup yaseminleri koklamak.
Yorgunluktan bitik haldeyken mis kokulu bir yatağa uzanmak.
Sabah bir telaşla uyanıp sonrasında o günün tatil günü olduğunu hatırlamak.
Yaz sıcağında, bir öğle uykusunun mahmurluğunu, buz gibi ve koca bir bardak limonata ile dağıtmak.
"Artık bitti" dediğiniz yerden yeşeren umutlar.
İlk iş günü.
Yaşlı ana babanızın, hálá çaldığınız kapının arkasında ya da hattın öbür ucunda olması.
Fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi.
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları.
Yıllar sonra bir gün bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak.
Meteliksiz bir gününüzde, çoktandır giymediğiniz ceketinizin cebinden tam da ihtiyacınız kadar miktarda paranın çıkması.
Sevdiği ile ilk kez yalnız kalmak.
Gecenin ürperten serinliğinde üşüyen elinize tutuşturulan bir bardak çay.
Uzun, sıcak bir yürüyüşten sonra bir çınar ağacı gölgesine sığınmak.
Köşe bucak gezip her durakta kadim bir bilgi ile donanmak.
Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları ayaklarınızdan çıkardığınızda duyduğunuz rahatlama.
Bir sandalın kenarına oturup bacakları denize sarkıtmak.
En sevdiğiniz yemeğin ilk lokmasını ağzınıza aldığınız an.
En önemlisi; nefes almak, konuşmak, duymak, yürümek, görmek, anlamak, sevmek, sevilmek, özlemek…
Ne Güzeldir…