Toplum olarak çok ciddi sorunlarımız var elbette, birçoklarının üzerinde durulmuyor bile çünkü toplumsal sorunlardan bir kısımları toplulukların veya siyasetin himayesinde, o yüzden kimse ne sorunları ne de çözümlerini dile getirebiliyor ve herkes de biliyor ki bunları kim dile getirirse ya lince uğrayacak ya da sorun değilmiş gibi ilgilenilmeyip unutturulmaya ve çürümeye terk edilecektir. İşlerin suhuletle yürümesi, kimsenin bir başkasının alanına girmemesi ana prensibine bağlı değil midir? İşte bugün tam da bu yapılmaktadır.
Her şeye rağmen söylemeyelim ki bizim en ciddi sorunumuz insanlara ulaşamamaktır, yukarıda söylediğim sebeplerden dolayı onlarla ilgilenememektir! İşlerin nasıl yürüdüğünü bilmeyenlerin yaptıkları tek iş, vicdanlarının sesini dinlediklerinden dolayı olumsuzluklardan hep şikayet etmektir. Uykuda olanları uyandırmamak için diğerleri de bu gruplarla birlikte şikayet etmek suretiyle sessiz bir ortam oluşturmaya çalışmaktadırlar. *Ahlâk bozuldu, yalancılar, düzenbazlar, hilekârlar ve benzeri durumlar çoğaldı" şikayetleri bunların göstermelik ortak yakınmalarıdır. Ortada yakınmaktan başka bir şey de yoktur,bu da sorunları ötelemekten başka bir şeye yaramamaktadır, bu durum ise toplumsal değerleri yok etmektedir ki böyle giderse bir süre sonra saf ve ideal bir toplum kalmayacak, yönlendirilen blokta köleler gibi boyun büküp denilenlere itaat eden topluluklarla yaşamak zorunda kalınılacaktır. Bu denilenlere elbette her zaman olduğu gibi yine itiraz edenler olacaktır.
Evet ortada toplumsal değerleri hiçbir zorlama olmadan terk eden bir gençlik var ki işgalci olmadıkları halde her tarafı adeta işgal ediyor. Bu insanların gidaşıtının derhal düzeltilmesi, tıpkı salgın bir hastalığın tedavi edilmesi gibi şifaya kavuşturulması gerekiyor.
Peki, bu insanların davranışlarını düzeltmek için kim ne yapıyor, onlarla bir yakınlık kurup yaptıklarının doğru olmadığı onlara hissettireilebilyor mu, anlatma demiyorum bakın, hissettirilebilyor mu?
Sosyal demokratından dindarına kadar, siyasetçisinden din görevlilerine kadar herkes afaki ve yüksek perdeden nutuklar atıyorlar ama her zaman olduğu gibi bu işler hiçbir işe yaramıyor!
Çamura, bataklığa düşmüş birisine, oradan nasıl kurtulacağını uzun uzun anlatmak zaman kaybıdır, yapılacak iş o kişiyi hemen elinden tutup kurtarmaktır, kurtarılırken zaten o kişi nasıl o beladan kurtulunacağını da öğrenecektir. Devletin imkanlarını ellerinde tutanlar, bu alanları kuşatanlar, devletin ve siyasetin küçük nimetlerinden yararlanmaktan mutlu olanlar, zenginler, mal mülk sahibi olanlar, biliniz ki başta gençler olmak üzere toplumu kurtarmaya ihtiyaç vardır, geç kalanlar hep pişman olmuşlardır, siz pişman olmayın!
