Birey bozulunca toplumsal yapı da bozulur zira toplum bireylerden oluşur. İnsan, fıtraten en güzel bir şekilde yaratıldığı halde o güzelliğinden vazgeçenler başta yaratılışa ihanet etmiş olurlar.
Peki, insanlardan bazıları ya da çokları neden bozulmuşlardır veya bozulmaktadırlar? İlk başta bozulma, bazı kişilerin emek sarfetmeden güçlü olma hevesleri ile başlamıştır. İlk bozulan insan kötü bir yol açmış, tiniyeti zayıf olanlar da onlara heveslenerek onların yolunu takip etmişlerdir. Bu durum hâlâ aynı hevesle devam etmektedir.
Bozulmanın temelinde güçlü olma isteği ve şehvet vardır, bunu da çalışmadan veya çalıştığından çok fazlasıyla para ve mülk sahibi olma hevesi desteklemektedir. Bunlar çoğaldıkça azgınlaşma da çoğalmıştır. Bunları gören kimi kişiler o güçten kendileri de edinmek istemişler dolayısıyla bozulma kitleye yayılmaya başlamıştır. Güçlü olanlara heveslenenler, onlar gibi olmaya başlamışlar, güçlü olanlar da kendilerine heveslenenlerin yaptıklarını görmezden gelerek onlara müsade etmişlerdir yani her iki topluluk birbirlerini idare etmişlerdir. Hâliyle toplumsal bozulma hızla yayılmaktan öte kökleşmeye başlamıştır yani elbirliği ile toplum kendi kendini bir felakete sürüklemektedir.
Bunlara dur diyecek yani "Toplum hepimizin, toplumu bozamazsınız!" diyerek müfsitleri durduracak etken bir güç de olmayınca bozguncular baskın olmaya başladılar. Eğer ki bu felakete akışın önünde duracak bir iyiler topluluğu olmazsa, bunlar, herkesin felâketi olacaktır. Nemelazımcılık kendi biletini kesmek demektir. Uygunsuzluklara, kendi hesaplarına dokunulmaması için ses çıkamayanlar ya da arka çıkan herkes bilmelidir ki hiçbir yanlış uslu durmaz, vurduklarını vurur, vurur, sonra da kendini ortalığa atanlara vurur. "Herkes için yaptığının karşılığı vardır." her kötülük, iyi olmayanların veya kötülüğü durdurmayan nemelazımcıların cezasıdır!