Tarih: 17.11.2013 18:22

Neden Sivil Toplum, Neden Sivil Düşünce?

Facebook Twitter Linked-in

Panele, Kahramanmaraş Milletvekili Yıldırım Ramazanoğlu, AK Parti İl Başkanı M. Fatih Erkoç, Toç-Bir-Sen Genel Başkanı Günay Kaya ve davetliler katıldı.

Doç. Dr. Fikret Mazı'nın moderatörlüğünü yaptığı ve panelist olarak katıldığı programda, Ayhan Ogan, sivil toplum düşüncesinin tarihi gelişimi ve Türkiye'de sivilleşme, Prof. Dr. Niyazi Can, eğitim hakkına çok yönlü bir bakış ve eğitimde sivilleşme, Doç. Dr. Erdinç Yazıcı, demokratik duruş açısından sivil toplum örgütlerini düşünmek, Avukat Metin Doğan, internete ulaşma ve sosyal medya kullanımında haklar ve çizgiler, Günay Kaya, hak ve hürriyetler bağlamında sendikal haklar, Doç. Dr. Fikret Mazı, yerel yönetimler ve sivil toplum ilişkisi, konularıyla ilgili konuşma yaptı.

Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının Memur Sen Kahramanmaraş şube Başkanı Adnan Alagöz'ün açış konuşmasıyla başladı.

Memur Sen Kahramanmaraş şube Başkanı Adnan Alagöz yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: "Biz de bir sivil toplum kuruluşu olarak ilimizde sivil toplum bilincini ve demokrasi kültürünü geliştirici faaliyetler yapmak, demokratik bir anayasa yapma sürecindeki Türkiye'de toplumumuzda sivilleşmenin bireysel hak temelli yaşamanın önemiyle ilgili farkındalık oluşturmak amacıyla bu programı gerçekleştiriyoruz."

"SİVİL TOPLUM, DEMOKRATİKLEŞMENİN EN ÖNEMLİ AKTÖRÜ OLARAK KABUL EDİLMEYE BAŞLANDI"

 "Son yıllarda akademik ve kamusal söylem içinde sivil toplum kavramının yeniden canlandığını, toplumsal değişimin temel ve birincil aktörlerden birisi konumuna yükseldiğini söyleyebiliriz." şeklinde konuşan Alagöz sözlerine şu şekilde devam etti: "Sivil toplum bu yeniden canlanma sürecinde toplumsal gelişimin, demokratikleşmenin ve ekonomik kalkınmanın önemli bir aktörü olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bu sivil toplumun hareket alanı sadece yerel ve ulusal alanda değil bölgesel ve küresel alanlara uzanmıştır. Bu gelişimin sonucunda modern zamanlarda siyaset alanına damgasını vuran ve siyaset yapma eylemini sadece siyasi partilere indirgeyen devlet merkezci eğilimin ne etkili ve verimli ne de demokratik toplum yönetimi için yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. Sivil toplum artık sadece demokrasinin olmazsa almazı değil toplumu iyi yönetmenin bir parçası olmuştur. Sivil toplum bir ülkede toplumsal yaşamın devlet denetiminden bağımsız olarak kendini örgütleyebileceği, kendi etkinliklerini bu örgütler yoluyla koordine edebileceği ve yine bu örgütler yoluyla kendi taleplerini siyasi alana taşıyabileceğini ortaya koyan kurumlardır.

"SİVİL TOPLUM TOTALİTER, DESPOTİK DEVLETTEN DEMOKRASİYE GEÇİŞİN ANAHTARIDIR"

 Sivil toplum, devlet toplum ayrışması içinde toplumun devletten ahlaki ve siyasi olarak daha güçlü ve daha belirleyici olduğunu gösterdiği sürece demokratikleşmenin ve demokratik toplum yönetimine yön verme görevinin üstlenicisidir. Çünkü sivil toplum bireysel hak ve özgürlüklerin kazanımı mücadelesinin dolayısıyla da totaliter, despotik devletten demokrasiye geçişin anahtarıdır. Bu bağlamda sivil toplumun güçlü ve etkin olduğu siyasi rejimler demokratik, sivil toplumun yasaklandığı ya da yok edildiği rejimler totaliter, sivil topluma belli derecede özgürlük verilirken aynı zamanda sivil toplum üzerinde güçlü devlet denetimi taleb eden rejimler ise otoriter olarak sınıflandırılmaktadır."

"SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI DEVLETİN BİREYİ UNUTMASI HALİNDE…"

Sivil toplum kuruluşlarının birçok alanda önemli işlevleri olduğunu ifade eden Alagöz, devletin bireyi unutması halinde devreye girerek bazı hatırlatmalar yapması gerektiğine değinerek şöyle konuştu: "Günümüz sivil toplum kuruluşları çalışmalarında siyasal alana baskı yapmak, demokrasiyi toplum tabanına yaymak eşitliği yaygınlaştırmak, insanların onurunu yükseltmek bu doğrultuda istek ve tavsiyeleri mevcut yönetime iletmek, bilimin, giyimin, düşüncenin, hukukun üzerindeki vesayetleri ortadan kaldırmak, örgütlenmeyi teşvik etmek gibi kendine özgür bir takım işlevleri de bulunmaktadır. Ayrıca toplumun refahı için var olan devlet tüm faaliyetlerinde toplumu gözetmek zorundadır. Yapılacak seçimlerden kamu yönetimine kadar devletin tekelinde olan işlerde birey bir nesne olarak değil fark edilme ihtiyacı hisseden bir birey olarak algılanmalıdır. Sivil toplum kuruluşları devletin siyaset gibi tekelleştiği sahnede bireyi unutması halinde devreye girip devlete de bazı hatırlatmalar yapmalıdır."

Kahramanmaraş Kent Konseyi Başkanı Zeynep Arıkan ise konuşmasında şunları söyledi: "Ülkemizde 2000'li yılların başlarından bu yana yerel yönetim alanında çok büyük reformlar yapıldığını hepimiz gözlemliyoruz.   Strajik planların katılımcı yöntemlerle hazırlanması ve yerel karar alma süreçlerine sivil toplumun etkin biçimde katılması amacıyla yerel katılım mekanizmaları güçlendirilmiş ve belediyelerde kent konseyleri kurulması zorunlu hale gelmiştir. Son yıllarda birçok alanda olduğu gibi yerel yönetimlerde de bu anlamda belirginlik kazanan bu değişim süreci tek yönlü karar mekanizmasına haiz bir yönetim biçimi yerine yerel halkın taleplerine cevap verecek nitelikte yöntemler benimsemekte, sivil toplum örgütlerine önem veren bunların gelişmelerinin önünü açan katılımcılığı, saydamlığı, yerinden yönetimi, sonuç odaklı ve uygulama yollarını teşvik eden bir anlayışın yerleşmesi için de kent konseyleri yönetmeliği düzenlenerek yürürlüğe girmiştir." (M. Serhat TOPALCA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —