İMRAN KILIÇ

Tarih: 24.12.2014 00:00

Eşitlik

Facebook Twitter Linked-in

Sosyal hayatta fertler arasında haklar ve imkanlar bakımından ayrım gözetilmemesi ve var olan ayrımların kaldırılmasını isteyen temel ilke. Karşılaştırılan iki varlık ve olay arasında farksızlık, benzerlik hali.

Ahlaki anlamda eşitlikten, herkese hakkını verme, hak tanıma ve hakkaniyet anlaşılır.

Hukuki bakımdan eşitlik, kanuni emir ve yasakların, herkes için onların kişisel ve toplumsal durum ve özelliklerine bakılmaksızın aynı olması anlamına gelmektedir. Diğer bir yönüyle eşitlik hak ve görevlerin sınıf ve maddi durum gözetmeksizin, işin gerektirdiği teknik ve mesleki bilgiye sahip herkese açık tutulmasını ifade etmektedir. Bu esas, eşitliğe varmada kullanacakları araçlar farklı olsa bile çağdaş toplumların hepsi tarafından ittifakla kabul edilmiş ve aslında eşitlik, tarihin bütün dönemlerinde insanların önem verdikleri bir ilke olmuştur.

İslam"da bu esas ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü İslamiyet; zenginlik-fakirlik, soy-ırk farkı gözetmeksizin tüm insanlıklara dikkat çekilen temel kaynaklarda insanlar arasında üstünlüğün sadece "Takva" ile olduğu, maddi ve sosyal durumla ilgili hususların üstünlük konusu olmadığı belirtilmiştir. Arapların arab olmayanlara, beyazların siyahlara bir üstünlüğü yoktur. Herkes Hz. Adem"in soyundan gelmiştir ve herkes yalnız Allah"ın (c.c.) kuludur.(Buhari-Müslim)

Ayet-i Kerime"de de şöyle buyrulmuştur: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden (Adem ile Havva"dan) yarattık, (o halde kabile ile öğünmenin ve nesebi aşağılamanın anlamı nedir?) ve sizi şuûb ve kabileler halinde kıldık ki, birbirinizle tanışasınız diye. Allah katında en üstün olanınız (Allah"ın buyruklarının dışına çıkmaktan) en çok sakınanınızdır. Muhakkak Allah (soy, neseb ve mevkinizi) çok iyi bilendir, (hallerinizden) çok iyi haberdardır."(Hucurat -13) "Bütün insanların amellerine ve yaptıklarına göre dereceleri mertebeleri vardır. Bu da, kendilerine hiçbir haksızlık edilmeyerek amellerinin karşılığını eksiksiz verebilmek içindir."(Ahkaf-19)

Burada hitap sadece mü"minlere olmayıp, bütün insanlaradır. İnsanlık ailesinde üstünlük milliyete, servete ve mertebeye göre değil, davranışlara göredir.

 "Müslümanların kanları birbirine denktir; birinin canı ve kanının diğerine üstünlüğü yoktur."(Müsned-i Ahmet İbn. Hanbel)

 "Cennetlik bana itaat edendir, Habeşi bir kimse olsa bile, cehennemlik de bana isyan edendir, Kureyş kabilesinden biri olsa bile."(Kütüb-i Sitte)

Mekke"nin fethinden sonra Peygamberimiz (s.a.v.) topluma şöyle hitab etmişti: "Ey Kureyş, Allah cahiliyetin pisliğini, atalarla öğünmeyi, içinizden gidermiştir. Bütün insanlar Adem"dendir. Adem de topraktandır." Sonra Hucurat suresinin yukarıdaki on üçüncü ayetini okudu. Ve Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke"yi fethedip girerken mübarek alnı devesinin semerine değecek kadar eğikti.

Hz. Osman (r.a.) halife iken mahkemeye çağrılmış ve yine Hz. Ali (r.a.) de halife iken bir gayr-ı müslim ile aynı sıfatla (davacı ve davalı olarak) hakim huzuruna çıkarılmışlardır. Ubeyy ibn. Ka"b ile Hz. Ömer (r.a.)in mahkemesi olmuş, Zeyd ibn. Sabit (r.a.) halife olduğu için Hz. Ömer"e hürmetkarâne bir tavır sergilemiştir. Hz. Ömer buna üzülerek "Tarafgirliğin ilk alameti budur. Senin huzurunda halktan biriyle Ömer eşit olmazsa hiçbir vakit hakemliğe layık olmazsın."demiştir.

Bir İngiliz atasözündeki "Herkes eşittir, ama kraliçe daha eşittir."anlayışı eşitliği değil, eşitsizliği ortaya koymaktadır.

Müslümanlıkta hukuki ve sosyal eşitliğe fevkalade önem verilmiş olup bu "adalet" ilkesiyle ifade edilmiştir.        


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —