Kahramanmaraş'ta yaptığı
hizmetlerle öğrencilerine medrese eğitimi vererek gençleri geleceğe hazırlayan
bir kurumun Kuruculuğunu yapan Ülfet Vakfı Başkanı Abdullah Taylan Hocaefendi
Türkiye gündemini meşgul eden konularla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Bugün Türkiye'nin içindeki
fitne ve fesadın apaçık görüldüğüne dikkat çeken Taylan Hocaefendi, dış
mihraklar tarafından Türkiye'nin savunmasız ve zayıf düşürmenin yıllarca
öngörülen bir plan olduğuna dikkat çekerek iki tehlikeye dikkat çekti; "Bugün
hedef; birinci planın uygulanması için patlamaya hazır dinamit hükmünde olan
çözüm ve barış sürecini sonlandırmak, kardeş Türkiye halkını birbirine
kırdırıp, ikinci tehlike olan Ortadoğu cehennemine Türkiye'yi sürüklemektir."
BÜTÜN KESİMİN TÜRKİYE'NİN SALAHİYETİNE OLMASI GEREKİR
Taylan Hocaefendi açıklamasını
şöyle sürdürdü; "Türkiye'de bulunan tüm ırkların ve fikirlerin Türkiye'nin
salahiyetine olması gerekir. Kendi aralarındaki fikir ve düşünce farklılığı
Türkiye'nin kalkınması ve geleceği noktasında değer taşımalıdır. Yok, eğer bu
farklılık Türkiye'nin huzur ve istikrarını bozar, Türkiye'nin vatan
birlikteliğini dağıtıp aralarında kin ve nefret sebebi olacaksa, burada doğacak
neticeyi çok iyi düşünmemiz gerekir. Bu neticeyi de bugün yanı başımızda
Suriyede, Irak'ta ve son günlerde Mısır'da olan istikrarsızlıkla apaçık
müşahede etmekteyiz. İdare istikrarsızlığının vahşeti her gün farklı bir
tabloyla seyretmekteyiz. Kan, barut ve gözyaşı hâkimiyetiyle huzuru ve
topraklarını kaybetmiş Suriyeli kardeşlerimize biz kucak açmışız. Bugün devlet
ve millet olarak onlara el uzatan şefkat umudu olmuşuz.
İKİ TEHLİKEYE KARŞI ÇOK DİKKATLİ OLALIM
Türkiye'mizin karşı karşıya
olduğu şu iki büyük tehlikeyi göz ardı etmeyelim. Birinci tehlike, yurtiçi
asayiş; ikinci tehlike ise dış güçlere karşı milli savunmadır. Birinci
tehlikenin devreye sokulmasıyla dış güçlere karşı Türkiye'yi savunmasız ve
zayıf düşürmek, yıllarca öngörülen bir plandır. Bugün ise hedef; birinci planın
uygulanması için patlamaya hazır dinamit hükmünde olan çözüm ve barış sürecini
sonlandırmak, kardeş Türkiye halkını birbirine kırdırıp, ikinci tehlike olan
Ortadoğu cehennemine Türkiye'yi sürüklemektir.
Türkiye'yi böyle bir
tehlikeden korumak hepimizin öncelikli sorumluluğudur. Şu kural bu konuda esas
alınması gereken bir kuraldır. "Güvenliğin nimeti sıhhatin nimetinden
üstündür."
HUZUR VE İSTİKRAR YOKSA ORADA HER ŞEY OLUR
Bir memlekette huzur ve
istikrar yoksa orada terör, anarşi, kan, barut ve gözyaşı varsa sıhhatten ve
servetten hangi faydayı görürsün? Türkiye'ye kıymayalım. Pek akıl yormaya da
gerek yok, komşu ülkelerimizden ders alalım. O ülkeleri cehenneme dönüştürenler
Türkiye'nin dostları değildir.
Bu iki tehlikeye karşı
sorumluluk taşımayan kişi, kimliği ne olursa olsun, taşıdığı misyon ne olursa
olsun bundan sorumludur. İslam fıkhına göre de haram işlemektedir. Doğacak
neticeden tarih ve Allah'ın huzurun da hesap verecek ve dökülen o kana ortak
olacaktır.
Bir doğal afet neticesinde
yıkılan bir baraj sorumluyu tartışmaya açmaz. Orada yapılması gereken bu
zorluğa ve zarara toplumsal olarak göğüs germek ve sabretmektir. Nitekim bu
millet kurtuluş savaşlarında bunu yapmıştır.
Ancak barajda arıza hissedip, su sızdığını gören bir mühendisin,
görmemezliği ve duyarsızlığı sorumsuzluktur ve hainliktir. Bunu iyi idrak etmek
gerek.
HUZUR VE İSTİKRARIMIZIN DEVAMI İÇİN DUA EDİLMESİ
GEREKİR
Türkiye'mizin huzur ve
istikrarı için; birlik, beraberlik ve kardeşliği için; kan ve gözyaşı olmaması
için, elden gelen ne varsa yapılması ve dua edilmesi beş vakit namaz
mesabeesinde farzdır. Çünkü namaz, güvenliğin güvencesidir. Namaz kılan
insanlar birbirlerinin güvencesidir. Onlar birbirlerine zarar vermezler, onlar
hiçbir insana zarar vermezler.
İslam fıkıh literatüründe
kaide olarak (usul-ü fıkıhta) "İki fayda çakıştığında sen kişisel olanı değil
toplumsal olanı tercih etmek zorundasın." kaidesi vardır. Burada eğer, kendi
çıkarın uğruna bir toplumun kaosa sürüklenmesine göz yumuyorsan, fıkhen sorumlu
ve Allah katında da mesulsün. Bir diğer kaide ise "İki zarar çakıştığında sen
toplumsal olanı değil kişisel olanı tercih etmek zorundasın." Temsil ettiğin
toplumun, milletin, vatanın ve bayrağın uğruna seve seve kendini feda edeceksin. Yok, eğer kendi can güvenliğine ve çıkarına
zarar gelmemesi için bayrağa gelecek zararı tercih ediyorsan fıkhen sorumlusun
ve Allah katında da mesulsün. Yine bir usul-ü fıkıh kaidesi olarak, "fesadı ve
fitneyi önlemek faydaları elde etmekten daha önceliklidir."
YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN NİYETLERİ ORTADA
Bugün Türkiye göz önünde,
içindeki fitne ve fesat apaçık görülüyor. Dış mihrakların Türkiye'ye bakışını
siyasal ve sosyal alanda net bir şekilde gözlemliyoruz. Nitekim Kuran-ı
Kerim'de de "Yahudi ve Hıristiyanlar, onların milletlerine (dinlerine) tabii
olmadığı müddetçe asla senden razı olmazlar." buyrulmaktadır. Evet, Yahudi ve
Hıristiyanların çıkarına olmadığın müddetçe onlar seni kabul etmezler, sana
dost olmazlar. Geçmiş tarihimizde ve günümüzde, onların, İslam coğrafyasında
vahşice, acımasızca ve zalimce, İslam âlemine yaptıkları zulmü bariz bir
şekilde bilmekteyiz. Bizim bizden başka kimsemiz yoktur. Biz de ikna icbardan
öncelikli olmalıdır. Dikkat edelim, "Müminler, ancak kardeştirler. Onların
arasını bulun ve Allahtan korkun. Umulur ki merhamet olunursunuz." Yine diğer
bir ayet-i kerimede "eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve
Rasulüne götürün." buyrulmaktadır. Allah ve Rasulü'nden daha adil bir hakem kim
olabilir?
GELİN ÜSTAD'LARIN SÖZLERİNE KULAK VERELİM
Gelin, Üstad Bediüzzaman'ı
(ks) dinleyelim: "Cedelin şe'ni, nefsaniyeyi tatmin hacet-i beşeriyeyi
tezyiddir." Yani tartışmalar ve iç çekişmeler, nefsanî (bireysel) doyumluluk
olup, toplumsal sorunları meydana getirip çoğaltanlardır. Tartışmalarımızı
bırakalım, Allah'ın ipine sımsıkı sarılalım ve kardeş olalım.
Benim telaşım ne siyaset ve ne
de cemaattir; telaşım Türkiye'dir. Türkiye ne ile huzur,- istikrar ve
kalkınmayı elde ediyorsa onu sağlamak zorundayız. Herkes imanını, vicdanını ve
vatanperverliğini hesaba çeksin. Dar görüş ve kişisel çıkarları terk etsin.
TÜRKİYE HEPİMİZİNDİR, TÜRKİYEMİZE KIYMAYALIM." (Fatih YALÇIN)