Gündem

Gündem Haberleri

Bâziçede Bizler Yine Yandık

Bâziçede Bizler Yine Yandık

     Yazımın başlığını Ziya Paşa'nın  Terkib-i  Bend'inde  kullandığı Osmanlı Türkçe'inde kullanılan bir ifadeden aldım. Bu günkü Türkçe'mizle ifade edecek olursak; bu oyunda, hilede, desisede bizler yine aldatıldık, kandırıldık anlamına geliyor. Karamsar bir ifade ama, ülkemizdeki olana bitene bakınca insan iyimser olamıyor.

      Ben ve benim emsalim,  yetmiş yaş,  gurubu insanları çok bedbaht addediyorum. Çocukluk yıllarımızda ; 1.Dünya Savaşı'nın  çeşitli cephelerinde, yedi düvele karşı savaşan dedelerimizden savaş menkıbelerini ve felaketlerini dinleyerek büyüdük. Arkasından Kurtuluş Savaşı'nda Türk'ün ateşle imtihanını dinledik. Osmanlı'nın  küllerinden oluşan genç Türkiye Cumhuriyeti  Devleti'nin nasıl yoktan var edildiğini bize anlattılar. Cumhuriyet çocuklarıydık. Devletimizin kuruluş felsefesini içimize sindire, sindire büyüdük. 2. Dünya Savaşı'nın yarattığı krizde yoksulluklara  göğüs gerdik. Bütün fakirliğimize, geriliğimize rağmen  mutlu ve ümit vardık. Köylüsüyle, kentlisiyle, Alevi'siyle,  Kürt'üyle, çeçeni,  Çerkez'iyle  sıkılı bir yumruk gibiydik. Ayrıcalık, gayrı çalık yoktu. Her şey bu güzel vatanın ; kalkınması, yücelmesi ve muasır medeniyet seviyesine  çıkarılmasına yönelikti. Demokrasinin vaz geçilmezlerinden olan çok partili sisteme geçişte, ufak, tefek sancılar çekildiyse de 1950 de o da gerçekleşti. Siyasi  partilerimiz oluştu. Bunlar hiçbir zaman düşman kardeşler olmadı. Ara, ara demokrasimiz bir takım müdahalelere  muhatap olduysa da bunlar kalıcı olmadı. Müdahaleyi gerçekleştirenler  sözlerinde durarak en kısa zamanda  demokrasiye geçişi sağladılar. Şimdilerde bu insanları yerden yere  vurup eleştiriyoruz. Onlar o gün kahramanlar gibi telakki ediliyorlardı. Olayları değerlendirmenin en objektif yöntemi  o  günün mantalitesiyle değerlendirmektir. Bu insanlar değişen 3 anayasaya da bağlı; çağdaş, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olma ilkelerine bağlı insanlardı.

     Bundan 60 yıl önce  bir çivi bile  üretemeyen bu ülkede  neler, neler yapıldığını  sayıp dökmeye  gerek var mı? Bunu on yıllarla , yirmi yıllarla ifade etmek ne kadar mantığa aykırı. Bütün bu kazanımlar  cumhuriyet sürecimizin kazanımları. Bir önceki süreci inkar edip ,bütün kazanımları  son  on yılla  ifade etmenin neresinde mantık ve sağ duyu vardır. Orta doğuda lider ülke olma konumundaki  ülkemizin  son 30-40  yılında başına bela edilen Kürt sorununu kimlerin destekleyip, beslediğini  bilmeyenimiz var mı? Haçlı zihniyeti ve Yahudi Siyonizm'i tıpkı Osmanlı'nın son dönemlerindeki senaryosunu, Sevr'i  gündeme taşıma derdinde… Muarız belli, niyeti belli, bir de alet edecekleri Kürt maşası bulmuşlar, karıştır, karıştır alevi harlandır. Bütün bu olanlar karşısında bizleri kahreden bizdeki safdiller. O denli alet olunuyor ki insan ister istemez işbirlikçi diyeceği geliyor. Kandil'den, İmralı'dan, Oslo'dan beri adamların  söylemlerini duymayan sağır sultan mı kaldı? Adamlar Misak- Milli  ile sınırlarını belirlediğimiz  vatanımızın , ün iter devlet yapımızı  kökten ortadan kaldırmak çabasındalar. Bütün anayasal temel hak ve özgürlüklerine rağmen , hedefleri anayasal düzenimizi  bozup federal bir devlet  yapısı elde etmektir. Giderek  ,bir ileri adımla  da; Güney Doğu Anadolu'muz, Kuzey Irak ve Kuzey  Suriye'yi de  içine alan bir Kürt devleti kurmak idealini taşımaktadırlar.

     Bu meyanda biz  ne yapıyoruz? Bremen Mızıkacıları  gibi; kardeşlik, birlik, beraberlik, bölünmez bütünlük gibi elma şekeriyle kendimizi avutuyoruz. İçeriğini kimsenin bihakkın bilmediği Barış Süreci teraneleriyle kendimizi kandırıyoruz. Her Cuma, camilerimizdeki hutbelerde  Diyanet'in  ortak  hutbeleri  irat ediliyor. Hep kardeşlikten, Müslüman'ın  kanının bir diğerine haram olduğundan ayetlerden, hadislerden müşahhas örnekler veriliyor. Amenna  vesadaktena ,hepsine  inanıyor ve iman ediyoruz. Cami cemaati arasında anket yapılsa farklı bir tek  sonuç çıkmaz. Kürt benim din kardeşim,  ben onu seviyorum, önemsiyorum…Ama, o beni, çocuğumu, polisimi,  askerimi katlediyor, ocaklarımıza ateş salıyor. Bu nasıl bir kardeşlik? Kardeş, kardeşe bu denli kıyar mı? Diyanetimiz  biraz da yüzünü Müslüman takva sahibi Kürtlere dönsün.

     Şu an biz, 15 Mayıs 1919 da  güzel  İzmir'imizi işgal eden batının maşası Yunan  palikaryasının  saldırısına benzeyen saldırı altındayız. O  gün Yunanlı palikarya  vardı, bu gün de PKK denilen alçak işbirlikçiler var. Derin tefekkür edersek Türk Devleti, Türk Askeri, Türk Polisi vatanını korumak için batılı emperyalist ve onun işbirlikçileri ile mücadele ediyor. Yakın tarihimizde  gördüğümüz  ihanetlere  hainliklere  bakarak  ibret almayan insanımıza bakıp insan kahroluyor. Emperyalizme karşı top yekun  bir mücadele vermenin bir sürecini yaşıyoruz. Siyasi kısır çekişmelerin bu ülkeye zarar  vermekten başka bir işlevi yoktur.

  Bilinmeyen 7 bin, bilinen 5 bin yıldan gelen bu  millet 90 yılda bu konuma  gelmemeliydi  diye düşünüyorum. Bu olumsuzluklara tanık olduğum için de  kendimi bahtsız sayıyorum. Unutmayalım ki başka bir Türkiye yok…



1

Kahramanmaraş’ta Tarihi Eser Kaçakçılığı Operasyonu

2

“Her Türlü Afet ve Acil Duruma Hazırız”

3

Kahramanmaraş’ta emlakçılık sektörüne yeni bir boyut geliyor!

4

Sinan Akçıl, Şarkılarıyla Unutulmaz Bir Gece Yaşattı

5

İstiklalspor Basketbol Takımı Fırtına Gibi Başladı! 77-66’lık Zafer