ŞERİFE AKKEÇECİ

Tarih: 14.04.2021 09:28

KELEBEK ETKİSİ

Facebook Twitter Linked-in

Edward Lorenztarafından öne sürülen "Kaos Teorisi" ile ilintilidir kelebek etkisi. Teoriye göre; her şey zincirleme olarak birbirine etki eder. Hayatı var eden de bu döngüdür. Lorenz 1963"te kelebek etkisini, bilgisayarında hava durumuyla ilgili hesaplar yaparken bulmuş. İlk hesaplamasında 0,506127 sayısını başlangıç verisi olarak kullanmış. İkinci hesaplamada ise 0,506 sayısını vermiş. İki sayı arasında sadece yaklaşık binde bir, yani bir kelebeğin kanat çırpmasının yarattığı rüzgârla eşdeğerde fark olmasına rağmen, süreç içinde ikinci hesap birinci hesaba karşın çok farklı neticeler vermiş. Buradan hareketle "Amazon Ormanları"nda bir kelebeğin kanat çırpması, Avrupa"da fırtına kopmasına sebep olabilir" ya da "Çin"de bir kelebek, bir çiçeğin üstüne konarken kanat çırptı diye Karayip adalarında fırtına çıkabilir" gibi benzer düşünceler doğmuş.
Teori; birine ufak bir bakışımız, bir el sallamamız, onaylar bir baş hareketimiz gibi beden dilimiz ile gerçekleştirdiğimiz küçük gibi görünen davranışların tüm hayatımızı derinden değiştirebileceğinisöyler...
            Hal böyle iken yapacağımız küçük bir iyilik birçok başka hayatı olumlu yönde etkileyebilir ve bu iyilik döner dolaşır tekrar bizi bulur. Bunun tam tersi de mümkündür tabi yani yapacağımız en ufak bir olumsuzlukta bir bakmışız ziyadesiyle bizde zuhur etmiş. "Ne ekersen onu biçersin" " iyi düşün iyi gelsin başına" " evrene olumlu enerji gönder" gibi kadim cümleler de bu minvalde değerlendirilecek bir cümledir.

Her şey birbiriyle bağlantılı kâinatta ve minik bir hareket dokunduğu her şeyi, olayların akışını değiştirebiliyor. Herşeyin bir enerjisi olduğu bilgisini de hatıra getirirsek; düşüncelerin, sözlerin, kelimelerin, seslerin tesirinin büyüklüğü ortaya daha net çıkıyor. Her ne kadar bunu bilsek,  söyleyip dursak da bir yanımızda güven duymuyor bu bilgiye, şans vermiyor ve dahi inanmıyor. Bu yüzden de enerjimizi aslında yaşamak istediğimiz olası geleceklere güç vermek için kullanıyoruz.

 Emin olduğumuz tek şey şu andır ve bir anda her şey değişebilir.

Her şey!

Bu yüzden olanı olduğu gibi kabul etmeyi seçip, yaşanmış  bitmişmiadı dolmuş şeylerden el etek çekip, onların sizi bitirmesine müsaade etmeden; sızlanmadan söylenmeden neden oldu, hep benim başıma gelir zaten demeden, keşke olmasaydı vs. demeden maruz kaldığımız ya da bırakıldığımız ve değişmesi mümkün durumları değiştirme noktasında enerjimizi kullanarak ve buna rağmen hala olmuyorsa kabul noktasını seçerek yol almamız gerek. Bu yaşamsal tercihimizi yaşarken de öyle bir sanatsal ve her anı kendi içerisinde şölensel bir yolculuğa dönüştürmeliyiz ki görenlere, duyanlara kelebek etkisi olsun.

Savaşmayı değil mücadeleyi seçip ve mücadelelerimizin her türlü sonucuna şükretmeliyiz. Her şey olması gerektiği için olur. Yaşanması gerektiği için yaşanır. Olmuyorsa ilahi bir sebebi vardır bilincine sahip olmalıyız. Bu hususla ilgili Sultan Mahmut döneminden çoğumuz tarafından bilinen bir örnek ekleyip bilenlere hatırlatmak bilmeyenlere bildirmek isterim;

"Derler ki Sultan Mahmut`a kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. Sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş.Bir koca tepsi baklava yaptırmış. Üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. Adamını gönderip, ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve o şahsı takip etmesini emretmiş.Adamımız tepsiyi almış. Yolda bir tanıdığına rastlamış. İkisinin de olaydan haberi yok. Adamımız hikâyeyi anlatınca, "senin," demiş - gerçek bir hayırseverlik duygusuyla-, "baklavadan çok paraya ihtiyacın var. Al şu iki altını, sat tepsiyi bana." Teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.Sultan hikayeyi duyunca "Fesüphanallah!" demiş. Adamına, adamımızın her gün geçtiği köprünün, her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş.Adamımız köprüye gelince "Ya!" demiş, "hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun," demiş.Sultan hikayeyi duyunca, "ya hazreti pir!" demiş. Adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. Getirmişler. Adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, "bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. En son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak," demiş.Adamımız kasnağı savurmuş. Kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş.Sultan "ya malik el mülk!" diye haykırmış, "getirin onu!" doğruca hazine odasına gitmişler. Adama bir kürek verilmesini emretmiş. "Küreği daldır, ne gelirse senindir." Adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş.Sultan "kısmeti bağlı" olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece ve "vermeyince mabut, neylesin sultan Mahmut" buyurmuş."

Yaşamayı istediğimiz gelecekiçin her şeyin bizde bittiğini, eşsiz ve sınırsız hayal gücümüz, sonsuz gayret ve istek ile hedefin çokta uzakta olmadığını görmek mümkün. Neyi istersek onu çekeriz hayatınıza ve neye doğru adım atarsak o yönde aralanır kapılar. Sizlerde zaman zaman tecrübe etmişsinizdir bunu. Bazen bir kitap sayfası ile bazen bir müzik, bazen yolda yürürken hiç tanımadığınız insanların konuşmalarıyla gelir mesajlar. Bunun adına ilham deriz belki ya da sezgisel çağrışımlar. Adı her ne ise kelebekler uçuşsun hayatımızda…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —