Her fırsatta birçokları okumayan bir toplum olduğumuzu söylüyor,
Marifet iltifata tabidir diye bir söz vardır malum. On günlük kitap fuarının son günlerindeyiz, işin fuar ile ilgili kısmına girmeyeceğim, o konuda düşünce ve değerlendirmelerimizi sorarlarsa söyleriz, fuar süresinin bugününe kadar okuma ile ilgili gördüklerimi, tespitlerimi söyleyecek olursam; evet ben de okuyan bir toplum olmadığımızı hatta okumayı seven bir toplum olmadığımızı biliyorum, Fuarda geçen bugüne kadarki sürede bunu gözlemleyerek teyit etmiş olduk, ancak bu görünenlerin arka planında ne olduğunu da görmemiz gerekir, bu bağlamda şunu da söylemeliyim ki; ilk başta, ülke olarak eğitim politikamız okumaya yönelik değildir, okumaya yönelik olması için eğitimin araştırmaya yönelik olması gerekir yani araştırarak öğrenme okumaya yöneltecektir, maalesef böyle bir uygulama hâlâ yoktur, bu yüzden de eğitimde ülkemiz başarılı değildir.
Fuar süresindeki tespitlerimden biri de Fuarda etkin görev alanlar, bizzat işin içinde bulunanların ya da özellikle Fuarı gezmeye gelenlerin pikniğe, zaman geçirmeye gelmiş gibi bir görüntü veriyor olmalarıdır, fuarın bir ucundan başlayıp seyirlik bir şeyi gezer gibi kitap sergilerine sadece bakarak gitmeleri bu intiba vermektedir. Çok az kişinin kitap ve dergilerle ilgilendiği rahatlıkla gözlemlenmektedir, mesela "USARE DERGİSİ'nin yeni sayısı çıktı mı, alabilir miyim?" diyenine rastlamadım desem haksızlık olmaz herhalde, üstelik Dergiyi ücretsiz verdiğimiz halde!
Bir başka durum, soran yok da sorulsa veya ilgi alanına giren kişiye, stantlarda yazarından başka, kitabın tanıtımını yapacak, içeriği hakkında bilgi verecek kişilerin bulunmayışıdır, standtlardaki kişiler kitaplar hakkında bilgi vermek değil de kitap satıp para alacak kişiler görüntüsü vermektedir.
Diğer bir durum ise bazı kitapların bir araştırma mahsulü olmaktan öte laf kalabalığı cümlelerden müteşekkil oluşudur. Gerçi okuyucu varsa kitabın da içeriği dolu olacaktır, yukarıda dediğim gibi marifet iltifata tabidir.
Her toplumda olduğu gibi bizim ilimizde de dışarıdan gelenler ya da o yazarların kitapları, konuşmaları ilgi görmektedir. Yukarıda dediğim gibi belki de sayfalarca kitabı birkaç cümlede toplayabilirsiniz ama yazar şöhret olmuş birisi ise muteber kişi odur yani halkın genel bakışına göre, bugüne kadar olduğu gibi yerli kişilerden yazar da olmazmış! Uygulayıcıların bile böyle baktığı bir işe kim değer verecek değil mi? Memleketi yönetenlerden, yönetmeye talip olanlardan kaç kişi memleketteki şair ve yazarlardan acaba kaç tanesini tanıyorlardır? Kendi yöneticilerinin ya da yönetici adayı hemşehrilerinin tanımadığı bu kişileri diğerlerinin tanımaması normal değil mi?
"Bireyden Devlete Aile" kitabını yayınlamak için yayınevleri ile görüştüğüm sırada editörlerden birisi bana;"Bu kitabı yazacağınıza aşk romanı yazsaydınız hemen yayınlardık" demişti, yıllar önceki bir tespit de böyleydi. Görünen o ki; okuma ile yani hayatı güzelleştirme açısından ülkemizde değişen bir şey olmamış, eğitimde ne ulusal alanda ne de uluslararası alanda yerimizi alamamışız.
Hâlimiz bu!